| Sosyal medyanın ayrıca ele almamız gereken iyi araştırılmış (belgelenmiş) psikolojik zararları da var. | TED | وهنالك أيضًا أضرار نفسية مُوثّقة تجلبها وسائل التواصل الاجتماعي ويجب ذكرها. |
| Bence uçuk değil. Ve bu konu üzerinde Santa Fe Enstitüsünde ve Moskova'da çalışan son derece parlak bazı dilbilimciler var, çoğu Rus, Bu araştırmaların sonuçlarına ilgim büyük. | TED | أنا لا أعتقد أنها نزوة وهنالك بعض اللغويين المبدعين، معظمهم روس يعملون على ذلك في معهد سانتا في و في موسكو وأنا احب أن أرى الى أين يقود هذا |
| Belki de bu aralarındaki en büyük gruptur. Ve bir de çok küçük bir grup vardır. | TED | وهذه على الأغلب هي المجموعة الأكبر على الاطلاق وهنالك مجموعة صغيرة جداً |
| Ama yapılabilir. Gününmüzde, bu konuda ilerleme kaydeden bir sürü şirket var ve başarıyorlar da. | TED | لكنها قابلة لللتنفيذ، وهنالك العديد من الشركات في وقتنا الحاضر التي تحرز تقدمًا في هذا المجال وتحقق نجاحًا. |
| ayrıca yaptığım karışık CD var onu da arabaya koydum. | Open Subtitles | وهنالك اسطوانة منوّعة قد أعددتها لكِ في مشغّل السيارة بالفعل |
| Ataerkil toplumlarda bir kural daha vardır ve bunun adı "itaat"tir. | TED | وهنالك عادة أخرى في المجتمعات الذكورية تسمى بالإطاعة. |
| Bu gelişim hedeflerini beğenmemin bi nedeni daha var, o da bunların her birinin ölçülüyor olması. | TED | وهنالك سبب آخر يجعلني احب هذه الاهداف الانمائية وهو ان جميعها يتم قياسه |
| Özellikle de bütçemiz kısıtlıyken ve tedavi bekleyen bir sürü insan varken. | Open Subtitles | وخاصة أنه ميزانيتنا محدودة وهنالك الكثير من الرجال والنساء المستحقين لأخذ العلاج؟ |
| Ülkem hakkında anlatabileceğim başka hikayeler de var. | TED | وهنالك قصص أخرى بإمكاني أن أخبركم بها عن بلدي. |
| Ve orada olmaması gereken bir çift ekstra da var. | Open Subtitles | وهنالك أيضاً أعضاء زائدة من المفترض الأ تكون متواجده. |
| Ve bunu fazla ciddiye almamanın insanı özgürleştiren bir tarafı da var. | Open Subtitles | وهنالك شيء من الانطلاق عن عدم اخذها بجديه |
| ayrıca, ilginç üniversite programları da var. | Open Subtitles | وهنالك بعض البرامج الجامعية المذهلة هناك |
| Henüz değil. İzlememiz gereken belli bir planımız ve bazı kurallarımız var. | Open Subtitles | لدينا خطّة واضحة يجب أن نتّبعها، وهنالك قواعد. |
| bazı günler nerede olduğunu biliyor ama bazılarında hiç bilmiyor. | Open Subtitles | هنالك ايام عندما تعرف اين هي وهنالك العديد من الايام عندما لاتعرف |
| Aslında yardım aldım. Ve bir şey daha var. - Ne? | Open Subtitles | في الواقع, تلقيت بعض المساعده وهنالك شيء آخر |
| Oh, yo, zaten bu tarafdan gidiyoruz, Ve bir sürü yerimiz var. -Gerçekten, çok naziksiniz. | Open Subtitles | لا نحن عائدون من نفس الطريق وهنالك متسع لك |
| Yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar farklı mantıklı olma yolu var, ve bu da insan varlığının görkemlerinden biri. | TED | وهنالك عدة طرق لكي يصبح المرء عقلانيا وهنالك الكثير من الاشخاص على هذا الكوكب وهذا هي بداعة الوجود الانساني |
| Tarayıcıları var ve temiz. Tarayıcılar yoksa da federaller vardır. | Open Subtitles | لا يوجد بقع، وهنالك مجسّات وأيضاً فدراليين |
| Şimdi onu anlıyorum, ve o sözlerin devamıyla ilgili bir çok söz daha var. | Open Subtitles | فهمت الان وهنالك حتى اكثر من كلمه التى تحدث مع الحادث |
| Böceklerle ilgili durumumu biliyorsun. O şey varken uyuyamam. Öldür gitsin! | Open Subtitles | أنت تعرف علاقتي بالحشرات لا أستطيع النوم وهنالك كائن حي يزحف في الحمام |
| Annem geç gelecek. Yemek de var. | Open Subtitles | امي لن تكون في المنزل حتى وقت متأخر وهنالك طعام |