| Ameliyattan sonra iyileşiyor, ameliyatlı hastalarda depresyon ve iyileşme üzerine çalışmalar okumuştun ya. | Open Subtitles | , انه يتعافى من الجراحة و أنتِ قرأتِ الدراسات على الشفاءو اليأس لدى المرضى الجراحيين |
| Harikaydı. Birkaç aydır üzerinde çalıştığım dört yaşındaki çocuk iyileşiyor. | Open Subtitles | أه هذا رائع , إنه طفل في الرابعة من عمره كنت أعمل على علاجه خلال الشهور الماضية وهو سوف يتعافى |
| Gösterinin yıldızının hepatiti varmış ve iyileşene kadar da turne iptal edilmiş. | Open Subtitles | يبدو أن نجم العرض أصيب بإلتهاب الكبد, و أٌلغيت الرحلة حتى يتعافى |
| Kendisi hâlâ iyileşme döneminde ve diyetine devam etse iyi olur. | Open Subtitles | انه ما زال يتعافى ، ولا بد انه يتبع نظام غذائي. |
| Pekala, görünen o ki sigorta 6 seansı daha karşılayacak ancak bu yeterli olur iyileşmesi iyi gidiyor... o yüzden... | Open Subtitles | على مايبدو أن التأمين تقريبا سَيُغطي أكثر من ست زيارات لكن ذلك ينبغي أن يكون كافيا , لأنه يتعافى بإتقان |
| Atını bir saat kadar rahat bırakırsan kendine gelebilir. | Open Subtitles | إذا تركت حصانك لحاله ساعة واحدة لسوف يتعافى |
| Temelde,çok hasta birini alırsanız, bypass yaparsanız,biraz iyileşir. | TED | ما أود قوله بشكل أساسي، إذا عالجت شخصًا مرضه شديد وقمت بعمل عملية قلب مفتوح سوف يتعافى قليلًا. |
| Albert Blithe'ın, Normandiya'da aldığı Yaralar hiç iyileşmedi. 1948'de öldü. | Open Subtitles | لم يتعافى ألبرت بلايث من إصابته في النورماندي |
| İyileşiyor ve her gün bana çocuk doktorluğunu neden seçtiğimi hatırlatıyor. | Open Subtitles | يتعافى و يذكرني كل يوم لم تخصصت في طب الأطفال |
| Hey, bayağı iyi iyileşiyor belki birkaç gün içinde ... | Open Subtitles | إنه يتعافى بشكل جيّد وقد تستطيعين بعد يومين |
| Ağlamasının dışında güzelce iyileşiyor. | Open Subtitles | بصرف النظر عن البكاء انه يتعافى بطريقة جيدة |
| Santral şant takılmış ve güzelce iyileşiyor. | Open Subtitles | أجريت له عملية تركيب تحويلة مركزية وهو يتعافى بشكل جيد. |
| Neyse, söylediğim gibi, bu iş bir kaç sürecek, belki bir kaç hafta, adam iyileşene kadar. | Open Subtitles | سيستغرق الأمر بضعة أسابيع على الأكثر حتى يتعافى لدرجة تمكننا من نقله |
| Sana araştırmada yardım edeceğimi söyledim ama babam iyileşene kadar bunu yapabileceğimi sanmıyorum. | Open Subtitles | لقد قلت بأني سأساعدك لكني لا أعتقد بأني أستطيع أن أفعل أي شيء حتى يتعافى أبي |
| Araştırmalara göre hastalığa maruz kalanların iyileşme ihtimali yüksek. | Open Subtitles | تشير الدراسات الى احتمال كبير بأن يتعافى عدد من الضحايا |
| Sanırım Tuğgeneral Mustang'ın iyileşmesi uzun zaman alacak. | Open Subtitles | أما بالنسبة للرائد موستنق فسوف يحتاح إلى بعض الوقت حتى يتعافى بشكل كامل |
| Bu yüzden neler olduğunu öğrenmek için kendine gelmesini bekleyeceğiz. | Open Subtitles | لذا سيكون علينا الإنتظار حتى يتعافى لنعرف ماذا حدث |
| Sonbahara kadar başkanlığa geçmeyecek. O zamana kadar iyileşir. | Open Subtitles | ولن يتولى منصبه قبل الخريف يمكنه أن يتعافى قبل ذلك الوقت |
| Anlamıyorum, iyileşmedi derken ne demek istiyorsun? | Open Subtitles | لا أفهم , ما الذي تعنيه إنه لم يتعافى من تلقاء نفسه ؟ |
| Dr Fraiser taşmezarın yan etkilerinden dolayı sorun yaşayacağını söylüyor, ama tam olarak iyileşmesini bekliyor. | Open Subtitles | دكتور فرايزر قالت أنه سيعاني آثار الإنسحاب بسبب بقائه لفترة طويلة في التابوت و لكنها تتوقع أن يتعافى بالكامل |
| İyileştiğinde, cinayetten yargılanacak, hüküm giyecek, asılacak ve unutulacak. | Open Subtitles | بأسرع وقت عندما يتعافى سيُحاكم بتهمة القتل سيدان، ثم يشنق، ثم سيكون في طي النسيان |
| Bin yıl daha bunun tedavisi olmayacak. Ayağa kalkabilir ama sadece bir heykel olarak. | Open Subtitles | ولن يكون هناك علاج له قبل ألف عام ربما يتعافى وقتها، لكنه سيكون مجرد تمثال |
| Bir iyileşsin, o zaman belki konuşabiliriz. | Open Subtitles | عندما يتعافى ربما نتحدث أنا و هو |
| İyileşmek isteyen herkese yardım edebiliriz. | Open Subtitles | اعتقد انه يمكننا مساعدة اي شخص يريد ان يتعافى من المخدرات |
| İyileşirken mucize eseri küvette boğulmaktan kurtuldu. | Open Subtitles | وفيما كان يتعافى غرق في حوض الاستحمام وانقذوه بمعجزة |
| Bu bir insan için çok fazla baskı demek. Özellikle de iyileşmekte olan birine. | Open Subtitles | هذا ضغط جمّ على أيّ أحد، لا سيّما شخص ما زال يتعافى. |
| Babamın iyileştiğini ve doktorların onun iyi olacağını söylediğini haber vermek için aramıştım. | Open Subtitles | كنت أتصل فقط لأقول له أن أبي يتعافى والطبيب قال أنه سيكون بخير |