| İlaç verildiği zaman bile ne konuşuyor ne de uyuyor. | Open Subtitles | هو فقط لن يتكلّم أو ينام، حتى متى هو معالج. |
| İki saat boyunca konuşuyor ve soruları cevaplıyor. | Open Subtitles | لمدة ساعتين، كان يتكلّم ويجيب عن الأسئلة |
| O konuşmuyor . O normal bir çocuk şeyler yapmaz . | Open Subtitles | إنه لا يتكلّم, و لا يفعل معظم الأشياء التي يفعلها الأطفال |
| ile konuşulduğunda konuşan, ve eğer ki kibar bir insansa paketlerini kapıya kadar çıkaran | Open Subtitles | يفتح الباب، يحمل الأغراض إلى السيارة، لا يتكلّم إن لم تطلب منه الكلام. |
| Elbet bir noktada, aynaya konuşmak istiyorum diye bağırmaya başlayacaktır. | Open Subtitles | في مرحلة ما سيصيح خلال الزجاج أنه يُريد أن يتكلّم |
| Bence sen pek konuşma, bırak ürünün konuşsun. | Open Subtitles | حسناً، لا تتكلّم كثيراً اجعل اختراعك يتكلّم |
| Söylemesi zor, bir şeyler duyduk. ...ama konuşmaya çalışan çocuk muydu, bilmiyorum. | Open Subtitles | يصعب تحديد ذلك، سمعنا شيئاً، لكنّي لا أعرف إن كان الصّبي من يتكلّم. |
| Okulun ilk günlerinde hiçbir şeyi dinlemiyordu ve nadiren konuşuyordu. | Open Subtitles | في بداية الأمر، لَم يكن ينصت لشيئ وبالكاد كان يتكلّم. |
| Samantha ara sıra seninle konuşuyor mu, Jake? | Open Subtitles | شخص ما سامانثا الذي يتكلّم معك أحيانا، جايك؟ |
| Harika bir sınıf. Herkes aynı dili konuşuyor. | Open Subtitles | فصل ممتع الجميع يتكلّم بلسان بعضهم البعض |
| İyiymiş gibi konuşuyor bence. | Open Subtitles | هو يُكلّمها كما يتكلّم مع طفلة في الخامسة من عمرها |
| 10 kişiden biri ki bu 850.000 insan eder, bir ay içinde bir başkası ile konuşmuyor. | TED | شخ من ضمن 10، مما يعني 850000 شخصا، لا يتكلّم مع أي شخص مدة أسبوع. |
| Tam olarak sizin lehçenizde konuşmuyor ama konuştuklarını çevirmene ve yardım etmene ihtiyacım var.. | Open Subtitles | قد لا يتكلّم لهجتك لكنّي أحتاجك للترجمة ولمساعدتي |
| akıllı insanlar nasıl olurda... konuşan bir yılana, | Open Subtitles | فكيف يتأتى أن يؤمن أُناس أذكياء بثعبان يتكلّم |
| Burada sizinle konuşmak isteyen biri var. | Open Subtitles | عندي شخص ما هنا الذي يودّ أن يتكلّم معك. |
| "Ve dili olan, konuşsun." Şimdi, onun nerede olduğunu söyle. | Open Subtitles | "وهو الذي عنده لسان، دعه يتكلّم." الآن، يخبر بأنّ ني حيث أنّ هو. |
| - Diğer şüphelilerden birisi konuşmaya hazır. | Open Subtitles | فأحد المتّهمين الآخرين جاهزٌ لأن يتكلّم. |
| Öldüğü gün çılgınca konuşuyordu, saçmalıyordu bir serserinin kendisini ziyaret ettiğini söylemişti... | Open Subtitles | في اليوم الّذي مات فيه كان يتكلّم بجنون، كلامه لم يكن له أيّة معنى، قال أنّ متشرّدًا زاره |
| O pek konuşmaz. Ama kulakları iyi işitir. | Open Subtitles | هو لا يتكلّم كثيراً، لكن آذانه تعمل جيداً. |
| Avukatlar, mübaşirler, jüri üyeleri, herkes konuşur. | Open Subtitles | عرف المحامون والكتّاب والمحلّفون الجميع يتكلّم عن ذلك |
| evlilik konuşması, Chuck, sen Kelly i kadının olarak onurlandıracağın zaman? | Open Subtitles | يتكلّم عن الزواج، تشوك , متى ستجعل إمرأة شريفة خارج كيلي؟ |
| Tanrım, tıpkı lisedeki güreş antrenörüm gibi konuştu. | Open Subtitles | يا إلهي، كان يتكلّم مثل مدرّب المصارعة في الثانوية. |
| Kırmızı Klorel'in konuştuğunu gösterir. Mavi, Skaara'nın. | Open Subtitles | يشير الأحمر إلى كوريل أنه من يتكلّم الأزرق ، سكارا |
| Burada herhangi biri ingilizce konuşabiliyor mu dedim? | Open Subtitles | قلت هل يوجد أي واحد هنا يتكلّم الانجليزية؟ |
| Benden bahsetmiyor pislik. | Open Subtitles | إنّه لا يتكلّم عنّي أيها الأحمق |
| Efendim sizinle biraz konuşabilir mi diye merak ediyor. | Open Subtitles | السيد كان يتسائل إذا ممكن ان يتكلّم معك في المكتبة كلمة؟ |