| Bildiğim kadarıyla her gün öğle yemeklerini gazetenin editörüyle kulüpte yiyor. | Open Subtitles | أتفهم ذلك ، أنه يتناول الغداء يومياً في المطعم مع المحرر |
| Ve bundan dolayı, bir çok insan probiyotik yoğurt yiyor bu sayede bağırsak floraları daha sağlıklı olacak. | TED | ولهذا السبب، يتناول الكثير من الناس زبادي حيوي بدائي بحيث يمكنهم تعزيز نباتات سليمة الأمعاء. |
| Yapamadım... Kahvaltıda sahanda yumurta yiyordu. | Open Subtitles | لم أستطع , لقد كان يتناول البيض المقلي على الافطار |
| Terry, tahmin et bakalım, o akşam kiminle yemek yiyecekti? | Open Subtitles | خمني يا تيري مع من سوف يتناول تاور العشاء الليلة؟ |
| Geçide güç ver ve diğer mahkumlar yerken elle çevir. | Open Subtitles | نمد البوبة بالطاقة ونتجه مباشرة بينما يتناول السجناء الاخرون العام |
| Bir ısırık alıyor ve mutfağa gönderiyor. | Open Subtitles | ومن ثمّ يتناول قضمة واحدة منه ويُرسله عودة إلى المطبخ. |
| Zaten ilaç kullanıyor. Bizim ilaçlarımızı. İlaç etkileşimi riskini göze alamayız. | Open Subtitles | إنه يتناول أدويتنا بالفعل لا يمكننا المخاطرة بحدوث تعارض بين الأدوية |
| Babam Koltukta yatıyor... bira içiyor, Televizyon izliyor. | Open Subtitles | إنه أبي، يرقد هناك على الأريكة، يتناول البيرة ويحملق في التلفاز. |
| Rolls Royce'da bir adam, Grey Poupon yiyor, başka bir Rolls Royse yaklaşıyor, | TED | يتناول مستردة الـ جريه بوبون , تتوقف فجأة سيارة رولز رويس اخرى |
| Biz sevsek de sevmesek de, insanlar hayvan proteini yiyor. | TED | يتناول الناس البروتين الحيواني سواء رضينا أم لا |
| Birisi kaburga mı yiyor? Bana neden vermediniz? | Open Subtitles | أحدهم يتناول لحماً كيف لا أحصل على بعض منه؟ |
| Ama Louie Anderson banyodaki dekor sabunları yiyordu. | Open Subtitles | لكن لويس أندرسون يتناول الصابون المزخرف في الحمام .. |
| Bir zamanlar, yemek yemeden yatağına gönderilen kötü bir çocuk vardı. | Open Subtitles | ذات مرة أرسل فتى شقي إلى الفراش دون أن يتناول عشاءه |
| Bir de biri az miktarda yerken, ben daha çok yiyemiyorum. | Open Subtitles | وبالإضافة, لا يمكنني أكل الكثير عندما شخص آخر يتناول كمية صغير |
| Ben, beni dengede tutacak bir doz alıyorum ama o çok alıyor. | Open Subtitles | إني أتناول ما يكفي لكي أبقى متوازناً، لكنه يتناول الكثير منها. |
| Antibiyotik kullanıyor çünkü şanslı parasını kaybetti ve hala kulağında olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | يتناول المضادات الحيوية لأنه أضاع عملة الحظ خاصته، وظن أنها سقطت داخل أذنه مجدداً |
| Henry Morgan çetesiyle beraber içki mi içiyor? | Open Subtitles | هنري مورغان يتناول مشروباً مع العصبة القديمة؟ |
| Ona birlikte yiyelim dediğim zaman kiminle olduğumu umursamadan gelip yer. | Open Subtitles | عندما أخبره أن نتناول الطعام معاً . لا يهتم بمن أكون معه و يتناول الطعام فقط |
| Yine de, Amerikalılar tabak manyağına döndüşer, hatta öğle yemeği yiyen bilim adamları bile. | TED | الى الان لازال في أمريكا الكثير من مجانين الاطباق الفضائية حتى اشهر العلماء الذي كان يتناول الغداء |
| Bu adamın her akşam başbakanla yemek yediğini biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم ان هذا الرجل يتناول غذائه مع رئيس الوزراء كل ليله اليس كذلك؟ |
| Açık büfede oturmuş, yemek yiyormuş ve bir kadın görmüş. | Open Subtitles | كان يتناول الطعام في البوفيه ثم رأى إمرآة |
| Hayatı boyunca dondurma yediği her an benim lanet suratımı görecek. | Open Subtitles | و عندما يتناول المُثلجات لبقية حياته أريده أن يُشاهد وجهي اللعين |
| General Gabler bugünlerde öğlen yemeği yemiyor. | Open Subtitles | في هذه الأيام لا يتناول جنرال جابلر الغداء |
| Neden insanlar akşam yemeğinde sos yemiyor? Neden sadece aperatif olarak görülüyor? | Open Subtitles | لماذا لا يتناول الناس المغمس على العشاء؟ |