| Bir adam evlendiği zaman, çocuklar ister. Tanrı' nın bizden beklediği. | Open Subtitles | عندما يتزوج الرجل ، يريد أطفالاً هذا ما يتوقعه الرب منا |
| Evlendi ve bir çocuk sahibi oldu, çünkü... herkesin ondan beklediği buydu. | Open Subtitles | تزوّجت وأنجبت طفلاً فقط لأن.. ذلك هو الشيء الذي يتوقعه الكل منها. |
| Balıkçılar yakalayacak yeterli balık olmadığını görünce o kadar üzüldüler ki kimsenin beklemediği bir şey yaptılar. | TED | كان الصيادون مستائين من قلة أعداد سمك الصيد لدرجة أنهم قاموا بعمل لم يتوقعه أحد. |
| Ama bir hata yaptı çünkü bize beklemediği bir şey verdi. | Open Subtitles | لكنه ارتكب غلطة.. لانه اعطانا شيئا لم يتوقعه |
| Bu insan olmaya çalışıyorum herkes beni bekliyor. | Open Subtitles | احاول ان اكون ذلك الشخص الذي يتوقعه الجميع ان يكون |
| tahmin edemeyeceği bir şey yapacağız. Hadi. Yok oldu. | Open Subtitles | سنفعل أخر شيء كان كويغلي يتوقعه لقد غادر.. |
| Hayvanlar mutasyona uğruyordu ve bu herkesin beklediğinden hızlı gerçekleşiyordu. | Open Subtitles | "كانت الحيوانات تتحول وكان ذلك يحدث أسرع مما يتوقعه أحد" |
| Size uygun yeri seçerek ki bu yer düşmanın sizi beklediği yer olmayacak. | Open Subtitles | لأنّه بإختياركم للهدف الخاص بكم و ليس الهدف الّذي قد يتوقعه منكم العدو، |
| İnsanların olayın başından beri beklediği şeyi söylemek için mi geldin? | Open Subtitles | قطعت كل هذه المسافة لتخبرني, ما يتوقعه الناس منذ بداية الأمر؟ |
| Babamın benden beklediği rolü oynamakla öyle meşguldüm ki... | Open Subtitles | لقد كنت مشغول جدا بمحاولة لعب الجزء الذي كان يتوقعه والدي |
| Olduğumuz şeylerin çoğu insanların bizden beklediği şeyler | Open Subtitles | معظم ما نحن عليه هو ما يتوقعه الناس أن نكونه |
| beklemediği şey suçluların da izleyeceğiydi. | Open Subtitles | ما لم يتوقعه كان انها ستسمح بالمجرمين باللحاق بنا |
| Eli David'in öldürülmesi, kimsenin beklemediği kadar büyük politik bir Pandora'nın Kutusu'nu açtı. | Open Subtitles | مقتل ايلاى دافيد قد فتح علينا كابوسا سياسيا والذى كان أكبر مما قد يتوقعه أى أحد |
| Beynini direkt olarak bilgi bölümüne bağladık. Kimsenin beklemediği ama çipin yaptığı bir şey. Beynimde olayın sanal bir görüntüsünü yaratıp içinde gezebiliyorum. | Open Subtitles | إنه شيء تفعله الشريحة لم يتوقعه أحد يمكني خلق صورة إفتراضية من حدث في عقلي |
| Beyaz Saray ondan sadece sonuç bekliyor. | Open Subtitles | ما يتوقعه البيت الأبيض منه هو نتيجة |
| Herkes de bunu bekliyor. | Open Subtitles | أليس هذا ما يتوقعه الجميع ؟ |
| Sonra hiçbirimizin tahmin edemeyeceği sihirli bir şey oldu. | Open Subtitles | ثم حدث شئ سحرى شئ ما كان لأحد منا أن يتوقعه |
| Sonunda beklediğinden fazlasını alacak. | Open Subtitles | لكنه سيحصل على أكثر مما يتوقعه |
| Bay Dixon'ın neyi beklediğini bildiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أظن ان السيد ديكسون كان يعرف ما يتوقعه |
| Bay Owen'ın öngöremeyeceği bir şey yüzünden. | Open Subtitles | اعتماداً على شئ واحد لا يمكن للسيد " أوين " أن يتوقعه |
| O da beklemezdi. | Open Subtitles | وهو أيضاً لن يتوقعه |
| Ortalığı karıştırıp, yöntemimi değiştirip ona beklemeyeceği bir şey yapmamı söyledin. | Open Subtitles | قلتِ أنا في الحاجة إلى تفويتها، كسر الشكل أفعل شيئا له لا يتوقعه |
| Seni buraya aldığımda ikimiz de böyle bir şey olacağını düşünmüyorduk. | Open Subtitles | هذا ليس ما كان يتوقعه أي منّا عندما أحضرتك إلى هنا |
| Bu tür insanlar, diğerlerinin beklentilerine uymak için bir ihtiyaç hâlindedirler. | TED | الكمالية المفروضة مجتمعيًا هي الحاجة القاسية لأن تكون ما يتوقعه الآخرون |