| Beni, dişimden tırnağımdan artırıp biriktirdiğim parayı fırlatıp atmaya zorluyor. | Open Subtitles | يجبرني على التخلي عن مالي الذي عانيت كثيراً في جمعه |
| Onu gözetlememem gerekir ama... onu isteyen tarafım beni buna zorluyor. | Open Subtitles | أعرف بأنني يجب ألا أراقبه لكن ذلك الجزء مني الذي يريده يجبرني لذلك |
| Şah beni din değiştirmeye zorlamadı. Üstelik benim için bir tapınak inşa etti. | Open Subtitles | الامبراطور لم يجبرني على تغيير الديانه بل وجعل لي معبداً |
| Bir hafta odamdan çıkamadım ama o beni çıkmam için zorlamadı. | Open Subtitles | ولا أعتقد بأنّني خرجتُ من غرفتي لمدة أسبوع، ولم يحاول أن يجبرني على ذلك |
| Bu yapmak istemediğim her şeyi zorla yaptırman anlamına mı geliyor? | Open Subtitles | لمَ يجبرني أعز أصدقائي على فعل الأمور التي لا أرغب بفعلها؟ |
| Kalmam için zorlayabilir ama sevmem için zorlayamaz. | Open Subtitles | حسنٌ، يمكنه أن يجبرني على البقاء ولكن لا يمكنه إجباري على حبّ العمل |
| Beni gitmek için zorladı. Diğer türlü beni o dersten bırakacak. | Open Subtitles | إنه يجبرني على الذهاب و إلا فسأفشل في المادة |
| Çünkü muğlak bir soruya evet ya da hayır demeye zorluyordu. | Open Subtitles | لانه كان يجبرني للاجابة بنعم أو لا لسؤال معقد |
| Zekice. Beni dosyaya bakmaya ya da bir daha oturmamaya zorluyor. | Open Subtitles | تصرف ذكي، يجبرني إما على التعامل مع الملف أو الوقوف مدى الحياة |
| Bu da beni baloyu iptal etmeye zorluyor. | Open Subtitles | إنه يجبرني على أعتبار أن حفلة الرقص ملغية |
| Yükümlülüklerim ve vicdanım beni hepsi için en ağır ceza olan idamı talep etmeye zorluyor. | Open Subtitles | مهامي والضمير يجبرني للمطالبة العقوبة أشد ل لهم جميعا: إن عقوبة الإعدام |
| Beni, yapamayacağım bir şeyi yapmaya zorluyor. | Open Subtitles | انه يحاول ان يجبرني على فعل شيء أنا ، أنا لا أستطيع |
| Im Tae San, beni, biricik kardeşini,.. ...Hong Se Ra'yı sevmeye zorluyor, çıktığı kadını. | Open Subtitles | إمتاي سان يجبرني دائماً كأخته الصغرى، إحب كونغ سيرا، المرأة التى يحبها. |
| Saçtığı onca dehşete karşın en azından beni aranızda seçim yapmaya hiç zorlamadı. | Open Subtitles | ولكن لجميع الأخطار التي يعرضها ولجميع جرائمه، الشيء الوحيد الذي لم يجبرني عليه هو أن أختار بينه وبينك |
| İlaçları almam için beni zorlamadı. | Open Subtitles | لم يجبرني على تناوله |
| Hayır, zorlamadı. Ödeme yapmadı. | Open Subtitles | لا أنه لم يجبرني ولم يدفع لي |
| Beni zorla uçaktan indirmeye çalıştı. | Open Subtitles | لقد حاول أن يجبرني على الخروج من الطائرة |
| Abim, kendisiyle zorla seks yaptırırdı bana. | Open Subtitles | أخي كان يجبرني على ممارسة الجنس معه |
| Olur. Abim, kendisiyle zorla seks yaptırırdı bana. | Open Subtitles | أخي كان يجبرني على ممارسة الجنس معه |
| Ben kendim olmaya lanetlenmişim kimse beni istemediğim birşeyi yapmama zorlayamaz. | Open Subtitles | ... دائماًكنتمتأكداً ... مننفسي... ومن أن أحداً لن يجبرني ... |
| Gitmeyeceğim. Kimse beni buna zorlayamaz. | Open Subtitles | لن أذهب ولا أحد يمكنه أن يجبرني |
| Partide şüphelenmişti ve sonrada ona ödevlerini yapmadan "A" vermen için beni zorladı. | Open Subtitles | ماذا؟ لقد شكّ بالأمر في الحفل ومن ثم حاول أن يجبرني لأخبرك بأن تسمح له بالحصول على علامة كامله |
| Onunla yatmam için beni zorluyordu. | Open Subtitles | كان يجبرني على النوم معه |
| Yani sonunda kendimle ilgilenmem için beni zorlayan bir şey var içimde. | Open Subtitles | أعني، أخيراً لديّ شيء بداخلي يجبرني أن أعتني بنفسي، أترين، أنا مثلك |