| Her yerde yapıyorlar. Gruplar halinde. | Open Subtitles | انهم يصنعونه في كل مكان سيدي أعداد كبيرة منهم |
| Gerçekten acı Hint körisi ve acı biberle yapıyorlar. | Open Subtitles | الكاري الهندي الحار الذي يصنعونه بالفلفل الأحمر |
| - Duymalıydınız. - Midillilerden yapıyorlar. | Open Subtitles | حسناً ، ينبغي عليك ذلك إنهم يصنعونه من المهور |
| Bu günlerde yaptıkları şeyler hoşuma gidiyor. Sadece bitter çikolata ile şekerlemeler yapıyorlar. | Open Subtitles | يروق لي ما يصنعونه بهذه الأيام إنهم يصنعون ألواح شوكولاتة عادية، لكن بالشوكولاتة الداكنة |
| Onun için bir kutu almak istiyorum ama sorun şu ki yılda yalnızca bir kere yapıyorlar. | Open Subtitles | أريد أن احضر لها علبة. لكن المشكلة أنهم يصنعونه فقط مرة كل سنة |
| Onları evde yapıyorlar. Bu kişisel bir bilgisayar. | Open Subtitles | يصنعونه للمنازل, إنه حاسب شخصي |
| New Jersey'de yapıyorlar. Sadece Danimarka'yı çağrıştıran bir ismi var. | Open Subtitles | يصنعونه في (نيو جيرزي)، إنه يشبه الأسماء الدانماركية وحسب |
| Hem sarısından hem akından yapıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يصنعونه باللبن وبدونه |
| Ne yapıyorlar burada? | Open Subtitles | ما الّذي يصنعونه هنا جميعهم؟ |
| Sassafras kökünden yapıyorlar. | Open Subtitles | يصنعونه من جذور الـ "ساسفراس". |
| - Burada ne yapıyorlar ki? | Open Subtitles | -ما الذي يصنعونه هنا؟ |