| Ancak esas soru şu: Burada sıkışıp kalmak zorunda mıyız? | TED | والسؤال الذي يطرح نفسه : هل نبقى مكتوفي الأيدي ؟ |
| Geçtiğimiz dokuz ay içinde, bana en çok sorulan soru "neden" oldu. | TED | خلال الشهور التسعة الماضية كان السؤال الذي يطرح علي بشدة هو لماذا. |
| Evet, özellikle de fiyakalı pislikler aptalca sorular sorduğunda sıkıldığım tarafım mesela. | Open Subtitles | أجل، خصوصاً الجزء الذي ينزعج عندما يطرح شخص مغفل مثلك أسئلة غبية |
| Şirket birleşmesindeki ifadeleri revize ettik. Eminim imzalamadan önce birkaç soru sormak istiyordur. | Open Subtitles | إنني واثقٌ من أنه يودُّ أن يطرح بضع أسئلةٍ قبل أن يقوم بالتوقيع |
| soruları ben sorarım. Neler yapabilirsin? | Open Subtitles | أنا مَن يطرح الأسئلة وماذا يمكنك القيام به؟ |
| Alhambra bir şekilde bütün bu soruları soruyor. | TED | يطرح قصر الحمراء بطريقة ما كل هذه الأسئلة. |
| Bu durum çift dili olanlarla ilgili birçok soruyu akla getiriyor. | TED | الأمر الذي يطرح المزيد من التساؤلات حول الأشخاص الناطقين بلغتين. |
| Br güvenlik alanına bakıp da soracağınız soru bizi daha güvende yapıp yapmayacağı değil, bir değiş tokuşa değip değmeyeceği olur. | TED | و السؤال الذي يطرح عند النظر إلى أمن أي شيء هو ليس هل بإمكانه أن يجعلنا بأمان أكبر، لكن هل هو يستحق المقايضة. |
| Bu nedenle soru şu: Ne yapıyoruz? | TED | مما يطرح تساؤلاً : مالذي نفعله بحق الله ؟ |
| Bu gerçekten önemli üç soru doğuruyor: Yaşam nedir? | TED | وهذا بدوره يطرح ثلاثة أسئلة مهمة: ما هى الحياة؟ |
| Buradan sadece bir kaç mil uzaklıkta, Ulusal Çocuk Sağlık Merkezinde, hastalar doktorun ofisine geldiğinde, onlara birkaç soru sorulur. | TED | هكذا بضعة أميال من هنا في مركز طب الاطفال الوطني عندما يأتي المرضى لعيادة الطبيب, يطرح عليهم بعض الاسئلة. |
| Her şeyden önce, öğrencilerin soru gönderdiği ve diğer öğrencilerin cevapladığı bir soru-cevap forumu var. | TED | أولاً، هناك منتدى للأسئلة والأجوبة، حيث يطرح الطلاب الأسئلة، ويجيب طلاب آخرون على تلك الأسئلة. |
| Herkes bu döngüyü basit sorular sorarak oluşturabilir. Tetkik sonuçlarımı alabilir miyim? | TED | ويمكن لكل احد القيام بذلك عندما يطرح هذه الاسئلة الاربعة اولا : هل يمكنني الحصول على نتائجي المخبرية |
| Bununla oynarken -- bu oyuncak felsefi sorular sormanıza yol açacak. | TED | عند لعب هذه اللعبة، سوف يطرح لك أسئلة فلسفية. |
| Sadece bir soru sormak yeterli: Ne amaçla? | TED | وهو في الحقيقة يطرح سؤالًا واحدًا: إلى أية نهاية؟ |
| Burada soruları ben sorarım. Rozetleri verecek misiniz yoksa vermeyecek misiniz? | Open Subtitles | إنّي من يطرح السؤال هنا، فهل ستعطياني بطاقتيكما أم لا؟ |
| Bu da plastik döşemeli bir zeminde elektrik akımını nasıl ileteceğin sorusunu akla getiriyor. | Open Subtitles | الذي يطرح السؤال كيف يمكنك توصيل كهرباء على أرضية مشمعة؟ |
| Herkesin kimliğini aldı ve onlara sorular sormaya başladı. | TED | أخذ بطاقات الهوية من الجميع ثم بدأ يطرح عليهم الأسئلة |
| Sanatı ve müziği oluşturan armonik dokulara ilişkin sorular sorar. | Open Subtitles | سوف يطرح أسئلة عن الأنماط التوافقية هذا يخلق فن، وموسيقى معهد الدراسات المتقدمة |
| Sadece sorular sordu ve cevapları kılavuz olarak kullandı. Ama bir şey söylemedim ki. | Open Subtitles | انه فقط يطرح أسئلة ويستخدم إجاباتك لتقوده. |
| Tamam, eğer baban nereye gittiğimizi sorarsa, ona tampon almaya gittiğimizi söylersin, zaten ondan sonra başka bir şey sormaz. | Open Subtitles | حسن، إن أراد والدك معرفة أين كنّا فأخبريه بأنّي صحبتك لشراء الفوط النسائية ولن يطرح أيّة أسئلة أخرى بعد ذلك |
| S.A.T. sorusu sormuyordu herhâlde. | Open Subtitles | لم يكن يطرح يطرح سؤال إختبار إستعدادي للجامعة. بل كان يسأل عن المال. |
| Şimdi Ulusal Güvelik çok fazla soru soracak. | Open Subtitles | سوف يطرح أمن الدولة الكثير من الأسئلة الآن |
| Pekala, sanat sorular yapar ve liderlik ise çok fazla soru soran bir şeydir. | TED | لذلك الفن يصنع الاسئله ، و القيادة هو الشيء الذي يطرح الكثير من الأسئلة. |
| Öğretmen sadece soruyu soruyor, ve ardından geri çekilip cevaplara hayran oluyor. | TED | المعلم فقط يطرح الأسئلة، و من ثم يقف بعيداً اعجاباً بالإجابات. |