| Ama bu çok çabuk karıştırıyor ve sarısını da ayırıyor! | Open Subtitles | و لكن هذا يضرب بسرعة جدا كما أنه يفصل أيضا |
| Olay ufkuna, "Olay Ufku" diyoruz. Oldukça basit. Çünkü uzayı iki ayrı bölgeye ayırıyor. | Open Subtitles | نسمّي أفق الحدث بذلك الاسم لأنّه يفصل الفضاء إلى منطقتين |
| Belirgin kişisel özelliklerini iki ayrı bedene bölüyor. | Open Subtitles | إنه يقسم الشخص إلي نصفين يفصل سمات شخصية الفرد إلي شخصين |
| Sadece yumurtayı çırpmakla kalmaz aynı zamanda sarısını beyazından ayırır. | Open Subtitles | اٍنه لا يخفق البيض فحسب ، بل يفصل الصفار عن البياض |
| Topraktaki bu yarık Yeraltı Dünyası'nı, Yaşayanlar Dünyası'ndan ayıran örtüdeki bir yırtık. | Open Subtitles | هذا الصدع في الأرض، أنه شق في الحاجز الذي يفصل بين العالم السفلي وبين عالمنا الذي نعيش به |
| Sonra, kralın ruhunu vücudundan ayırması gerekti. | Open Subtitles | وبعدها الملك كنا من المفترض أن يفصل جسده عن روحه |
| Üç kuruş, yaşamla ölüm arasındaki fark olabilir, ama yine de para herşey demek de değildir. | Open Subtitles | كما كنت أنا عندما يكون دولار واحد قد يفصل بين الحياة و الموت لكن وفى الوقت نفسه المال ليس كل شئ |
| "Cavanaugh onları ayırdı ve karşılaşmayı bitirdi. " | Open Subtitles | (كافناغ) يفصل المتباريان وينهي المباراة |
| Darbe, kabuğu iki parçaya ayırıyor. | Open Subtitles | التصادم يفصل صدفة السلحفاة إلى قسمين مثل فتح الجفن |
| Başka hangi sebeple plazmayı kandan ayırıyor olabilir? | Open Subtitles | ما السبب الاخر الذي يجعله يفصل البلازما عن الدماء؟ |
| Bu buzlu zirvelerden oluşan sıradağlar... batının antik ormanıyla doğunun savanlarını ayırıyor. | Open Subtitles | تشكّل هذه القمم المجمّدة الآن الجزء الحاجز الضخم الّذي يفصل الادغال القديمة في الغرب عن السافانا في الشرق. |
| Bu soru gerçekten erkekleri çocuklardan ayırıyor. | Open Subtitles | هذا حقا يفصل الرجال عن الصبيان |
| - Kapsülü komuta modülünden ayırıyor. | Open Subtitles | يفصل الغرفة القمرية عن مقصورة القيادة. |
| Bir duvar eski Nuremberg'i yenisinden ayırıyor. | Open Subtitles | ثمّـة جدار يفصل بين قطاعي (نورمبرج) القديم والجديد |
| Ya tesadüfi olarak eline geçeni silah olarak kullanıyor ya da özellikle her cinayeti için ayrı bir ritüel düzenliyor? | Open Subtitles | إذن هل يستخدم سلاح الإنتهازية أم انه يفصل طقوس كل جريمة قتل لتناسب الضحية؟ |
| Kafamın içinde bir duvar vardı. Duygularım bedenimden ayrı duruyordu. | Open Subtitles | كان هناك حائل داخل رأسي يفصل مشاعري عن جسدي. |
| "Para uğruna, nasıl bir çocuğu annesinden ayırır?" | Open Subtitles | كيف يمكن له أن يفصل الطفل عن أمه ، من أجل المال |
| Yunan mitolojisinde bu nehir ölüleri yaşayanlardan ayırır | Open Subtitles | فى الاسطورة الاغريقية.. النهر هو الذى يفصل بين الاحياء و الاموات |
| - Kafasındaki kanser nasıl iyi haber olur? - Kan-beyin bariyeri kafandaki kanı vücudundaki kandan ayırır. | Open Subtitles | يفصل الحائل الدمويّ الدماغيّ الدّم داخل دماغكَ عن الدّم بجسدكَ |
| Tam istediğim şeyi yaptın. Topraktaki bu yarık Yeraltı Dünyası'nı, Yaşayanlar Dünyası'ndan ayıran örtüdeki bir yırtık. | Open Subtitles | إنه صدّع بالحاجز الذى يفصل بين العالم السفلى و عالم الأحياء. |
| Bu büyük masanın bizi ayırması çok saçma. | Open Subtitles | ومن المضحك هذا الجدول كبير يفصل لنا. |
| Bizim için zaman, ölümle yaşam arasındaki farktır. | Open Subtitles | بالنسبة لنا , فالوقت يفصل بين الحياة والموت |
| "Cavanaugh onları ayırdı ve karşılaşmayı bitirdi. " | Open Subtitles | (كافناغ) يفصل المتباريان وينهي المباراة |
| Yaptığımız şey iki evreni birbirinden ayıran zarda bir boşluk açmak oldu. | Open Subtitles | ما قمنا به هُو أننا فتحنا فُسحة في الغشاء الذي يفصل الكونين. |