| Konsolos ile konuşabilirsin, ama ben de hemen dışarıda olacağım. | Open Subtitles | يمكنك التحدث مع القنصل وحدك ولكنى سأكون أمام الباب مباشرةً |
| Kasabaya giderken Schofield ile konuşabilirsin, bu sıkıntı bitene kadar düşün. | Open Subtitles | هل تعتقد يمكنك التحدث مع سكوفيلد لينتقل إلى المدينة حتى تنتهي هذه المشاكل؟ |
| Biliyor musun, sanırım kendine oyuncu belirleme yönetmeni demelisin. Pekala, he ne demek istersen... Çünkü, bilirsin, oyuncu belirleme yönetmeni olarak, onlarla gün boyu konuşabilirsin. | Open Subtitles | أظن عليك دعوة نفسك مخرج مواهب لأنك لو كنت كذلك يمكنك التحدث لهن |
| Onunla konuşamazsın. O sen ya da arkadaşların gibi değil. | Open Subtitles | لا يمكنك التحدث إليه إنه ليس مثلك أو مثل زملائك |
| Bay Schwartzberg, uzun zamandır menajerliğini yapıyorsunuz. Belki onunla konuşabilirsiniz. | Open Subtitles | سيد شواتزبيرغ انت مديره اعماله القديم ربما يمكنك التحدث اليه؟ |
| Seni Seoul de gördüm. Korece konuşabiliyor musun? | Open Subtitles | لقد رأيتك في سيئول هل يمكنك التحدث بالكورية ؟ |
| Ya da bizim gibi iyi kalpli insanlarla konuşabilirsin. Yani ben ve Mark ile. | Open Subtitles | أو يمكنك التحدث مع أثنين من أصحاب القلوب البيضاء مثلي أنا ومارك |
| Sen artık büyümüşsün, çünkü çok dikkatlisin. Artık konuşabilirsin. | Open Subtitles | أنت حذر لأنك ناضج لذلك يمكنك التحدث الآن |
| Benimle konuşabilirsin. | Open Subtitles | في هيئة إصلاحية مشددة الحراسة يمكنك التحدث إليَّ أنا |
| Neden adama cevap vermiyorsun? konuşabilirsin, sürtüğüm. | Open Subtitles | لم لا تجب على الرجل يمكنك التحدث أيها العاهرة |
| Seni tedavi ettim. konuşabilirsin. | Open Subtitles | إنها تطلق اللسات لقد عالجتك، يمكنك التحدث |
| Marcus, bak, biliyorsun bu konu hakkında benimle konuşabilirsin. Herşey yolunda. | Open Subtitles | ماركوس, يمكنك التحدث معي بهذا الأمر, فأنا أعرف. |
| Zor bir zamandan geçtiğinin farkındayım ama hemşirelerle o şekilde konuşamazsın. | Open Subtitles | أعلم أنه وقت عصيب، لكن لا يمكنك التحدث مع الممرضات هكذا. |
| Hayır, bak, benimle artık bu şekilde konuşamazsın Beni düşünmüyorsan Küçük arkadaşının ve hasta yumurcağının öleceğini düşün! | Open Subtitles | كلا لا يمكنك التحدث معي هكذا لأنه لولا وجودي صديقك الصغير والمجنونة كانوا سيموتون |
| Bu şekilde konuşamazsın Barbara, çok ciddi bir durumla karşı karşıyayız. | Open Subtitles | لا يمكنك التحدث هكذا نحن في فترة الكلام التافه |
| Evet, rahatça konuşabilirsiniz. Kimse yok. | Open Subtitles | نعم، نعم، يمكنك التحدث بحرية لا يوجد أحد هنا |
| Sevgilin olduğu için kadınlar hakkında konuşabiliyor musun şimdi? | Open Subtitles | حسناً، أنت لديك فتاة، الآن يمكنك التحدث حيال النساء، صحيح؟ |
| Benimle kadınlar hakkında Konuşamıyor musun? | Open Subtitles | ألا يمكنك التحدث معي بشأن الفتيات؟ |
| Şu an bir soruşturma yürüttüğünüzü biliyorum. - Üstüne konuşamazsınız. | Open Subtitles | أعرف أن لديك تحقيق جارٍ ولا يمكنك التحدث عن الأمر |
| Çünkü ters bir şey varsa benimle konuşabileceğini biliyorsun, değil mi? | Open Subtitles | لأنلوأن هناكشئليسعلىما يرام, تعرف أنه يمكنك التحدث إليّ , صحيح؟ |
| İstersen morarana kadar konuş. | Open Subtitles | يمكنك التحدث إلى أن تواجه مصيرك لو كنت تهتم بذلك. |
| - Kocam Del ile hiç tanışmadın. - Anlıyorum. konuşamıyorsun. | Open Subtitles | ـ لم تلتقي بزوجي ديل ـ يبدو وأنه لا يمكنك التحدث الآن |
| Bir ilişkinin olduğu kişinin eşiyle konuşur muydun? | Open Subtitles | الا يمكنك التحدث إلى الزوج شخص ما لديه مسألة معك |
| Mesajı alırsan bizimle konuşabilir misin? | Open Subtitles | إذا حصلت على رسالة، هل يمكنك التحدث معنا قليلا؟ |
| Kimse gelmiyor. Teal'c orada gözcülük ediyor. Bana anlatabilirsin. | Open Subtitles | لن يأتي أحد، تيلك بالأعلى يحرس المكان يمكنك التحدث إلي |
| Akıllıca olduğunu düşünsek de düşünmesek de, en azından aile dışında Konuşabileceğin biri var. | Open Subtitles | وإذا كنا نعتقد انها ذكية أم لا، على الأقل كان لديك شخص واحد خارج نطاق الأسرة التي يمكنك التحدث إليها. |
| konuşamadığını biliyorum. Bu yüzden korkarsan beni durdur. | Open Subtitles | أعلم أنه لا يمكنك التحدث أوقفيني إن شعرتِ بالخوف |