| Yani nerede olduğunu biliyorsun ama neyin peşinde olduğunu bilmiyorsun. | Open Subtitles | أذا فانت تعرف مكانه ولكنك لا تعلم على ماذا ينوي |
| Max'in nasıl yaşadığını veya neyin peşinde olduğunu düşünürken tüylerim ürperiyor. | Open Subtitles | ارتجف لمجرد التفكير كيف يعيش ماكس وما ينوي ان يفعل |
| Bu gece, bütün krallığın gözleri önünde, onu öldürmeyi planlıyor! | Open Subtitles | وهو ينوي أن يقتل شريك هذه الليلة أمام المملكة جمعاء |
| Bence bu meteorların her birini üç farklı zaman periyodunda patlatmak istiyor. | Open Subtitles | أظن أنه ينوي على تفجير الثلاثة نيازك في ثلاث فترات زمنية مختلفة |
| Anlattığı ve sizin de dinlediğiniz gibi bir şey çalma niyetinde değilmiş. | Open Subtitles | كماشرح،وكماأكدت لنا.. لم يكن ينوي سرقة أي شىء |
| Bizimle birlikte ilerlemeye niyetli ama ilk önce biz saldırmalıyız. | Open Subtitles | إنه ينوي التحرك ضد كلانا ويجب علينا ان نضرب أولاً |
| Bu davranışın Beyaz Saray'a bir saldırı olduğunu düşünüyor musunuz? | Open Subtitles | هل تعتقد أنه كان ينوي تحطيم الطائرة في البيت ألأبيض؟ |
| Kocamın neyin peşinde olduğunu öğreneceğim öyle veya böyle. | Open Subtitles | .. ولكنني سأعرف ما الذي ينوي زوجي فعله بطريقة أو بأخرى |
| Bu elemanın sahtekar olup olmadığını merak ediyorum... yada bir şeyin peşinde olup olmadığını. | Open Subtitles | أود أن أعلم إن كان حقًا أو أنه ينوي على شيء ما |
| Bir şeylerin peşinde ama ne olduğunu anlayabilmiş değilim. | Open Subtitles | إنّه ينوي على شيء لا أستطيع التفكير في سبب لذلك |
| Kardinal doğum günü kutlamasında Kral'ı öldürtmeyi planlıyor. | Open Subtitles | الكاردينال ينوي اغتيال الملك يوم الجمعة اثناء الإحتفال بعيد ميلاده |
| O noktada, Bond seni oylarla saf dışı bırakmayı planlıyor. | Open Subtitles | عندها, ينوي بوند ان يصوت لاخراجك من الشركة |
| Şimdi bu aptal, geçmişe dönüp Aku'nun hakim olduğu geleceği geri çevirmek istiyor. | Open Subtitles | و الآن ينوي الغبي الرجوع إلي الماضي ويحل المستقبل الذي هو آكو |
| Şimdi bu aptal, geçmişe dönüp Aku'nun hakim olduğu geleceği geri çevirmek istiyor. | Open Subtitles | و الآن ينوي الغبي الرجوع إلي الماضي ويحل المستقبل الذي هو آكو |
| Şehirli bir arı, Barry Benson insanların balımızı çalıp kanunsuz şekilde paketleyip bundan kâr elde etmesi gerekçesiyle insan ırkına dava açmak niyetinde olduğunu söylüyor! | Open Subtitles | يقول أنه ينوي مقاضاة جنس البشر على سرقتهم عسلنا يعبّـئونه ويربحون منه بطريقة غير قانونية |
| Eugene şarbonu asla vermek niyetinde değildi. | Open Subtitles | يوجين لم ينوي أبدا أن يسلمه الجمرة الخبيثة |
| Foye'nin tümenine yükleniyor. Bizi sağdan çökertmeye niyetli. | Open Subtitles | إنه بدأ بضرب فرقة فوى , ينوي تحويلنا على الناحية اليمنى |
| Hasat bayramı geldiğinde ödülleri toplamayı düşünüyor. | Open Subtitles | إنه ينوي الفوز ببعض الجوائز في معرض الحصاد |
| Bu yenilik, İçişleri Bakanı'nın da istediği gibi mezar hırsızlarını işlerinden edebilir ancak aynı zamanda bu ülkeyi de bölecek! | Open Subtitles | الآن ، هذه الإصلاحات قد تحرم لصوص القبور من أعمالهم ، كما ينوي وزير الداخلية لكنهم سيُقسمون أيضاً هذه الأمة |
| Florence ve çocukları içine hapsetmek ve güneşi dondurmak isteyen bir manyağın kaçmasını sağlamak dışında mı? | Open Subtitles | و حبس فلورينس والأطفال والتسبب في هروب معتوه ينوي تجميد الشمس |
| O ofissiz, sekretersiz, kendi telefonlarına bakan sersem beni arka cebine koymaya çalışıyor. | Open Subtitles | ذلك المدعوّ، دون مكتب، أو مساعد، يرد بنفسه على الهاتف، ينوي معاملتي كفاشل |
| Kumar oynama havası aniden geldiğinde tam yemek yemek üzereydi. | Open Subtitles | كان ينوي الغذاء وفجأة واتته الرغبة في اللعب |
| - Ondan hâlâ kaçıyorum, yine ne çeviriyor? | Open Subtitles | كلاّ ، لازلت أتجنب الحديث معه، لماذا؟ ما الّذي ينوي فعله؟ |
| - Bir çocuk almayı planlıyordu ama iki çocuk aldı. | Open Subtitles | كان ينوي خطف ولد واحد و لكن انتهى المطاف بولدين |
| Sağ köşede, ilerideki adam bana kötülük yapacak. | Open Subtitles | الرجل في الزاوية البعيدة على يمينك ينوي إيذائي |
| Ben doğar doğmaz babamın o makasla kesmeyi planladığı ip. | Open Subtitles | هو ما ينوي والدي أنْ يقطعه بتلك المجزّة فور ولادتي |