Ve bu çoçuklar biliyorlar ki zahmetsiz klima kontrolü geleceklerini bir parçası olamayacak. | TED | ويعلم أؤلئك الأطفال أن التحكم المؤلم في المناخ ربما ليس جزء من مستقبلهم. |
Ve böyle çok hızlı bir şekilde hangi hastaların pozitif hangilerinin negatif olduğuyla ilgili ikinci bir fikrimiz oluyor. | TED | وبذلك، هذا سريع جدا، فإننا يمكن أن نحصل على استشارة ثانية لمعرفة أي من المرضى مصاب، وايهم غير مصاب. |
Eğer bir firma, müşterilerine ürettiği ürünün zamanla daha eşsiz olacağı sözünü veriyorsa rekabette önemli bir üstünlük elde eder. | TED | والشركات التي تنتج على نطاق واسع وتضمن لعملائها أن كل قطعة ملابس ستصبح فريدة مع الوقت ستكتسب ميزة تنافسية قوية. |
Birkaç öğrenci ailesinin de içinde olduğu kişiler, okul öğrencilerin gitmesini engellemek için daha fazlasını yapmadığından çok öfkeliydi. | TED | والبعض، بما في ذلك بعض عائلات الطلاب، كانوا غاضبين أن المدرسة لم تفعل أكثر من ذلك لمنعهم من المغادرة. |
Ya atletler için ölümlerinden sonra beyin bağışı yapmaları normal olsaydı? | TED | ماذا لو أصبح الأمر اعتياديًا للرياضيين أن يتبرعوا بأدمغتهم بعد موتهم؟ |
Eğer daha fazla fare istihdam edersek sonucu daha da iyi hale getirebiliriz. | TED | إذا كنت تستطيع جلب المزيد من الجرذان، يمكننا أن نجعل الواقع الناتج أكبر. |
Sonuçta; bilinç gibi bir şey hakkında insanların fikrini değiştirmek çok zordur, ve bunun neden bu kadar zor olduğunu sonunda anladım. | TED | إنه من الصعب جدا أن نغير عقول الناس عن شيء ما مثل ا لإدراك و تبين لي بشكل نهائي السبب في ذلك |
Bu numaraların bir kısmını öğrenmek istemiyorsanız, şu an burayı terketseniz iyi olur. | TED | يفضل أن تغادر الآن إذا لم تحب أن تتعرف على بعض هذه الخدع |
ve bunun tartışılmaz bir doğruluk, hep doğru olduğunu sanırdım. | TED | و المفترض أن ذلك كان سطح حقيقي , دائما حقيقي |
Şimdi ben bunu Eğer yapmamış olsaydım, burası bir cehennem yuvası olurdu. | TED | الآن إذا لم افعل ذلك ، كان يمكن أن يكون مكانًا بائسًا. |
Bunun gibi soruları her zaman sorarız ve bir cevap alabilmeyi bekleriz. | TED | نحن نسأل هذا النوع من الأسئلة أغلب الوقت، ونتوقع أن نجد الإجابة. |
Bu yüzden insanların kendileri hakkında ne kadar emin olduklarına bağlı olmadan, söyledikleri şeylere meydan okuyan bir deney yaratmak istedik. | TED | لذا أردنا خلق تجربة، تتيح لنا أن نتحدّى ما يقوله الناس عن أنفسهم، بغض النظر عن مدى الثقة التي يبدون عليها. |
Görevimiz 12 yılda, 400 milyon kişi için konut protokolleri geliştirmek. | TED | مهمتنا أن نضع بروتوكولات للإسكان لـ ٤٠٠ مليون شخص في ١٢عاماً. |
Bu,ümit ve olasılıklar için yaşayan anıtlar... ...dikmeye başlayacağımız bir zamandır. | TED | لقد حان الوقت أن نبدأ ببناء النصب التذكارية الحية للأمل والفرص. |
Çünkü ticari şirketler en baştan beri sizden alabileceklerinin hepsini almak için tasarlanmışlar. | TED | لأن الشركات التجارية مصممة بطبيعتها للحصول على أكبر قدر منكم يمكنهم أن يأخذوه. |
İstediğimiz hayatın sınırlarını çizmek ve uygulayabilmek için gerekli sorumluluğu almalıyız. | TED | علينا أن نكون مسؤولين لوضع وإنفاذ الحدود التي نريد في حياتنا. |
Ve anlayabileceğiniz üzere, burada ben bir yatırım fonu için analisttim. Sosyal değeri olan bir iş yapmak benim için çok garipti. | TED | لذا يمكنك أن تتخيل كنت هنا محلل مالي في صندوق هيدج كان غاية في الغرابة بالنسبة لي فعل شئ ذا قيمة إجتماعية |
Demek istediğim, Eğer konuşabilirseniz onu, bir alaycıkuş onu ciyaklayabilir. | TED | أعني، إن كنت ستقولها، الطائر المحاكي يمكنه أن يصرخ بها. |
Ama Eğer daha yakından bakarsanız, olaylar dizisi aslında yoğunlaşıyor. | TED | لكن إذا نظرت بصورة أكثر تمعناً، تلاحظ أن المؤامرة تتضخم. |