| İddiasına varım bir şekilde onun ölümü zaman döngüsünü tetikliyor. | Open Subtitles | وأنا أرغب بالمراهنة بأن موته سيقوم بإطلاق الحلقة الزمنية مجدداً |
| Onun ölümü karşısında bu kadar metanetli olmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إنظر لا يجب أن تكون رزينا و هادئاً بعد موته |
| ölümü, acısız ve hızlı olduğu için Tanrı'ya dua ediyorum. | Open Subtitles | كنت اصلى الى الله حتى يكون موتها سريع للرحمه بها |
| Her iki durumda da, ölümü bekleyen acınası türler olacağız. | Open Subtitles | .. وفي الغالب نتحول إلى نماذج بائـســة تـنتظر الخلاص بالموت |
| Çünkü bu dengesiz genç kızın trajik ölümü ile ilgili hiçbir şey yapmayan oğlumu suçlamak için bir nedenin yok. | Open Subtitles | لانك لا تملك سببا من أي نوع للشك في أن ابني يمتّ بأي صلة للموت المأساويّ لهذه المرأة الصّغيرة المختلّة |
| Düşündüm ki tamam, şefin ölümü, doğru, yıldızlara tekrar baktım, kamp ateşine baktım. | TED | وفكرت. حسنا. بموت الزعيم، انتم تعرفون وجهت ببصري للاعلى للنجوم ثانية ثم نظرت لنار المخيم |
| Annesinin ölümü, müstakbel Kral'ın ruhunda kalıcı travmalar bıraktı. | Open Subtitles | لقد تركت وفاتها أثراً في نفسية الملك المستقبلي. |
| İlk ölümü, bir sebep dışında hesaba katmaya gerek yok. | Open Subtitles | حـالة الوفاة الأولـى . لـم يكن ثمة من داع لها أن تكـون ضمن حساباتنـا باستثنـاء شـيء واحـد |
| Ama isyanda ölmedi. Görünüşe göre onun ölümü isyana sebep oldu. | Open Subtitles | لكنه لم يُقتل أثناء الشغب، يبدو أنّ موته من تسبب به. |
| Onun talihsiz ölümü, sınırın kapanmasını sağlayan yönetmeliğe neden oldu. | Open Subtitles | دفع موته المؤسف للغاية أن نشرع في بناء حدود فاصلة. |
| ölümü seni amacımızdan uzaklaştırırsa ona karşı ayıp etmiş olursun. | Open Subtitles | إن تركت موته يلهيك عن العمل فذلك يُعد من الخزي. |
| IV. Edward'ın hükümdarlığının geri kalanı barış içindeydi fakat 1483'teki ölümü üzerine, kanlar tekrar dökülmeye başladı. | TED | مضت باقي فترة حكم إدوارد الرابع بسلام و لكن عند موته في عام 1483 عاد سفك الدماء من جديد |
| ölümü ise sağ alt mezenterik arterin delinmesiyle oluşan aşırı kan kaybıyla gerçekleşmiş. | Open Subtitles | موتها كان مسبب من نزيف الشرايين نظراً إلى فصل الشريان الماساريقي الأدنى الأيمن |
| Lisa'yı öldürdü ve onun ölümü üzerinden senatoya mı oynuyor? | Open Subtitles | لقد قتل ليزا ورشح نفسه لمجلس الشيوخ على حساب موتها |
| ölümü, gölgeler için inşa edilen bu programı, kamu spot ışığı içine aldı. | TED | موتها حوّل هذا البرنامج الخفيّ إلى برنامج عامّ. |
| Varlığımızın devam ettiği ilk andan beri, insanlar ölümü ve dirilmeyi merak etmişlerdir. | TED | منذ زمن بعيد حيث يمكننا تتبع وجودنا، كان البشر مفتونون بالموت والبعث. |
| ölümü bekliyorsun, değil mi, Eğer ölüm yaşamının hizmetkarı olacaksa? | Open Subtitles | انت ترحب بالموت ، أليس كذلك ؟ اذا كان الموت خادما لحياتك |
| Beyin ölümü gerçekleştiği an haber ver ki epinefrin iğnesini yapabileyim. | Open Subtitles | فقط أعطني بالضبط وقت للموت الدماغ بحيث أستطيع أن أحقنه بالأدرينالين |
| Büyüklerin ölümü tutuşturur gökleri bile. | Open Subtitles | غير أن السماوات بحد ذاتها ستشتعل لهباً لتنبئ بموت الأمراء |
| ölümü çok ani olmuş ve hiçbiriniz evde değilmişsiniz, | Open Subtitles | وفاتها كانت مفاجأة و أن لا أحد منكم كان بالمنزل |
| Sör Guy, babanızın doğal ölümü katile bir fikir verdi. | Open Subtitles | الوفاة الطبيعية التامـة لوالدك السيـر ً جـاي ً أعــطت للقـاتل فكــرة |
| Ama yaşam ölümü alt etmekle ilgili birşey değil, değil mi? | TED | ولكن الحياة ليست تتعلق دوماً بتفادي الموت .. أليس كذلك ؟ |
| "Bir kumrunun ölümü sembolik olarak kötü talihi simgeler. | Open Subtitles | يدل على كارثة وموت حمامة بالقرب من منزل شخص ما |
| Onunla konuştuğumda, hala April'ın ölümü yüzden dağılmış olduğunu söyledi. | Open Subtitles | , عندما تحدثت اليه . كان مازال متاثر بوفاة ابريل |
| Ta ki beyin ölümü geri dönülmez sonuçlar yaratana dek. | Open Subtitles | حتي يَجْلبُ موتُ دماغِ الخاتمة الغير قابلة للنقض. |
| Kocamın ölümü yüzünden hissettiklerim, size ya da bu göreve sunduğum hizmeti etkilemeyecektir. | Open Subtitles | مشاعري حول موتِ زوجِي لَنْ يُؤثّرَ على الطريقه التى أَخْدمُك أَو هذه المهمّةِ. |
| Beş yaşından küçük çocuklarda, çocuk ölümü senede 2.65 milyon düştü. | TED | للأطفال دون سن الخامسة: انخفض عدد وفيات الأطفال بنسبة ٢.٦٥ مليون في السنة. |
| Uyuz kedinin zamansız ölümü yüzünden haftalarca hıçkırıklarını dinlemek bile oldukça bencilceydi, inan bana. | Open Subtitles | سماعك تنوحين لأسابيع بسبب الوقت السيء لوفاة قطتك كان خالياً من الانانية تماماً , صدقيني |
| Bu sürecin arkasındaki faktörler çeşitli ve karmaşık, ancak yaşlanma, en nihayetinde hücre ölümü ve bozulması ile oluşur. | TED | إن العوامل المحرّكة وراء هذه العملية متنوعة ومعقدة، ولكن الشيخوخة هي في نهاية المطاف ناجمة عن موت الخلايا وخللها. |