| Bana öyle geliyor ki, iki alev makinası olan bir takım... onları susturabilir. | Open Subtitles | أعتقد أن مجموعة واحدة و بزوج من راجمات اللهب ربما تتمكن من وقفها |
| Gizemli alev davasında yetkili İmparatorluk Güvenlik Şefi siz olacaksınız. | Open Subtitles | ستكون المفوض الإمبراطوري الخاص بي المسؤول عن قضية اللهب الشبحي. |
| Sanki alev almış yanıyordu. Ben de onu söndürmeye çalışıyordum. | Open Subtitles | الأمر أشبه وكأنها تحترق وأنا كنت أحاول إخماد النار عنها |
| Eğer çok azaltırsanız, alev söner. Çok arttırırsanız, kontrolü kaybedersiniz. | Open Subtitles | الشعلة ستنطفأ إن جعلتموها صغيرة جداً إن جعلتموها كبيرة يمكن أن تخرج عن السيطرة |
| Şişedeki alev misali bunu düşünmeyi seviyorum. | TED | حسنا، أحب التفكير فى الأمر كشعلة لهب داخل زجاجة. |
| Çöp kutusundaki bir ateşi 55 galonluk bir alev topuna döndüreyim. | Open Subtitles | يجب أن أحوّل نار سلّة القمامة إلى مدفأة بسعة 55 غالوناً. |
| Babamın ızgarasının alev alması dışında, birçok denememiz havaya karıştı veya iğrenç, yapışkan bir iz bıraktıkları pahalı fırınların içinde patladılar. | TED | إلى جانب اشتعال النيران بشواية أبي، ومعظم العينات لدينا تبخرت هباء، أو انفجرت داخل أفران باهظة الثمن، وتركت فوضى لزجة فظيعة. |
| Üç ateş bir arada çok fazla alev oluşturur. | TED | ثلاث نيران معًا، يرمز ذلك إلى الكثير من ألسنة اللهب. |
| Romalı savunma birlikleri taşınabilir alev topları ile hendekten çıkmaya çalışanları hedef alıyordu. | TED | وفرق المدافعين الرومان سيحملون قاذفات اللهب المتنقلة يرشون بها أي جندي يحاول التسلق خارج الخندق |
| Bir köle, senin de tanıdığın bir köle sol elini kaldırıp başladı alev alev yanmaya, yirmi çıra biraraya gelmiş gibi. | Open Subtitles | شاهدتُ عبداً تعرفه جيداً بمجرد النظر إليه، يرفع يده اليسرى، وقد انبعث منها اللهب والاحتراق كأنها عشرون شعلة اجتمعت في واحدة |
| Kaç kişi bir meteor yağmuru sırasında Dünya'ya düşüp gözünden alev çıkarır? | Open Subtitles | كم عدد من جاءوا للأرض مع سيل النيازك ويطلقوا النار من أعينهم |
| Fırtınadan kaçmaya çalışıyormuş ve elektrik direğine çarpmış sonra da arabası alev almış. | Open Subtitles | يحاول تلافي الإعصار ولقد سقط عليه عمود كهرباء ولقد أشتعل النار في سيارته |
| Kutsal tacı elde etmek için alev Vadisinde bir göreve çıktık. | Open Subtitles | نحن في رحلة استكشافية في وادي النار للبحث عن التاج المقدس |
| İçeride tutalım. alev görünür hale gelmeden tüm gece yanacaktır. | Open Subtitles | أبقه محتوى في الداخل قد يطبخ طوال الليل قبل أن تصبح الشعلة مرئية |
| Kutsal bir yere girersem alev alırım. | Open Subtitles | لا استطيع الوقوف على أرض مكرسة للرب سأضيء مثل الشعلة |
| Çok güzel bir manzara karşısında öpücüğün alev alevdi hiç ölmeyen dakikalara sarılmıştık... | Open Subtitles | كَانَت بصيره جيده قبلتكَ كَانتْ لهب لَيسَت البقعةَ التي تَمُوتُ بطريقةٍ ما |
| Büyük boy alev parlatıcı! | Open Subtitles | اقرأ البطاقة فحسب، إنها نافثة لهب عملاقة |
| - Tamam, Cartman, şimdi alev osurmayı kesebilirsin. | Open Subtitles | خلاص كارتمان تراك تقدر توقف مطاقع نار الحين |
| Geçen yıl bıçakların arasında atlamamızı istiyordun. Şimdi alev istiyorsun. | Open Subtitles | العام الماضي كانت تقفز خلال السكاكين بداخل الأطواق والآن تريدها من خلال النيران |
| Durumdan iğrenen tanıkların ifadesine göre, kurbanın omuriliği alev almıştı. | Open Subtitles | احد الشهور ادعي بأن العمود الفقري للرجل شب به حريق |
| Kanepelerim alev almadığı sürece. Flambé. O da bir afrodizyaktır. | Open Subtitles | طالما لا تشتعل النار في المقبلات إنها ايضا مثيرة للشهوة |
| Çoğu vakada, alev alan insan son derece öfkeli ya da huysuzdu. | Open Subtitles | .. في أغلب الحالات الشخص الذي يحترق يكون غاضباً جداً أو مُستاء |
| Bunca kıvılcım donatıyor gökyüzünü, hepsi alev alev, hepsi pırıl pırıl. | Open Subtitles | إن السماوات مرصعة بمصابيح لا حصر لها كلها مشتعلة ومشرقة، |
| Açılan kanatlarımız alev alev yandığında, | Open Subtitles | حتى أجنحة التطويل تقتحم ناراً في نقطة منحنية |
| Bu patlamadan açığa çıkan alev topu binaları yıkabilir ve şok dalgası kilometrelerce uzaktaki binalara zarar verir. | TED | مثل هذا الانفجار سيخلق كرة نارية قادرة على إهلاك جزء من المدينة وحدوث هزة أرضية للمباني على بعد عدة كيلومترات |