| İnan bana, şu an hissettiklerini anlayabilecek biri varsa o da benim. | Open Subtitles | صدقيني ، لإنه لو كان هناك اي احد يفهم شعورك فهو انا |
| Baktığı şeyi gerçekten anlayabilecek bir yapay zekâ tasarlamanın neden çok zor olduğunu görüyorsunuz. | TED | هكذا أنتم تفهمون سبب صعوبة تصميم ذكاء اصطناعي يستطيع أن يفهم فعلياً ما الذي ينظر اليه. |
| Kendimi kaptırdığım için üzgünüm ama bunu anlayabilecek tek dostumsun. | Open Subtitles | أسف انى بكيت بهذا الشكل . لكنك الصديق الوحيد الذى يتفهم ذلك |
| Senin neler yaşadığını anlayabilecek çok fazla insan yoktur sanıırm, | Open Subtitles | ليس هناك العديد ممن يفهمون ماذا تمرين به |
| Seni bulmam-- ...anlayabilecek tek kişinin sen olduğu söylendi bana. | Open Subtitles | قيل لي ان علي ايجادك وانك الوحيد الذي سيتفهم من اخبرك؟ |
| Oyun alanım 400 sıra uzunluğunda ve 25 sütun genişliğindeydi-- ve sanırım eğer bunu anlayabilecek biri varsa, o da buradaki seyircilerdir. | TED | إذ كانت مساحته هي 400 عمود و25 صف والذي أفترض أنه إذا كان أحد سيفهم ما قلت، فإنه سيكون هذا الحشد. |
| Gerçeği anlayabilecek kadar büyüdüğünde eminim Pen teyzen bunu sana verecektir . | Open Subtitles | أنا متأكدة أن عمتك بين ستعطيك المذكرات عندما تكبر كفاية لتفهم الحقيقة |
| Tüm istediğim dünyada beni anlayabilecek diğer insanlarla beraber olabilmek. | Open Subtitles | كل ما أريده هو أن أكون فقط مع شخصاً آخر في العالم قادر على أن يفهمني |
| Özgürlüğümüzün bedelsiz olmadığını daha iyi anlayabilecek başka bir kitle muhtemelen yoktur. | Open Subtitles | م المحتمل أنه ليس هناك جمهور.. الذي يفهم أحسن, أن حريتنا ليست حرة. |
| Özgürlüğümüzün bedelsiz olmadığını anlayabilecek başka bir kitle muhtemelen yoktur. | Open Subtitles | م المحتمل أنه ليس هناك جمهور.. الذي يفهم أحسن, أن حريتنا ليست حرة. |
| Yardıma ihtiyacımız var. Neler olup bittiğini anlayabilecek biri gerek. | Open Subtitles | نحتاج مساعدة ، نحتاج الشخص الوحيد الذى يمكن أن يفهم ماذا حدث |
| Davanız için katilinki gibi yanıltıcı düşünceleri anlayabilecek biri lazım. | Open Subtitles | الآن،قضيّتك ستتطلّب شخصاً قادراً أن يفهم عقليّة القاتل المُلتويّة.. |
| Söylediklerimi anlayabilecek başka biri olduğunu sanmam. | Open Subtitles | ولا أجد شخصا آخر يمكنه أن يفهم ما يقوله الشاهد |
| Sadece yaşadıklarını anlayabilecek birilerini arıyor. | Open Subtitles | يبدو أنّ صغيرنا في حاجّة ماسّة لأخ أكبر. إنّه يبحث فقط عن أحد يفهم ما يمرّ به. |
| Çünkü bu kasabada, yaptığım şeyi neden yaptığımı anlayabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | ولانك الرجل الوحيد في هذه البلدة الذي سوف يتفهم لماذا كان علي ان افعل ما فعلته |
| anlayabilecek birisi varsa o da benim. | Open Subtitles | إن كان هناك من يتفهم الأمر ، فأنا كذلك |
| Defter kendine yolladığında onun seçildiğini anlayabilecek birisi... | Open Subtitles | أشخاص يفهمون أنه تم اختيارهم لترسل المذكرة إليهم |
| Dünyada tüm bunların içerisinde yer alan fiziksel bilgiyi anlayabilecek sadece birkaç kişi var. | Open Subtitles | هناك بضعُ أشخاص على الأرض يفهمون الفيزياء المتعلقة بكل هذا، و هو أحدهم |
| Bunu yapmak zorunda olduğumu anlayabilecek tek kişi sensin. | Open Subtitles | (كلوي)، أنت الشخص الوحيد الذي سيتفهم لماذا توجب عليّ فعلها |
| Biliyorum, bu çok güzel bir arkadaşlığın başlangıcı, ama arkadaşların bunu anlayabilecek mi? | Open Subtitles | - أنا افهم أن هذه بداية علاقة صداقة جميلة -ولكن هل سيفهم قومك؟ |
| Tek ihtiyacı olan onu dinleyebilecek birisi ve onun ruh halini anlayabilecek birisi. | Open Subtitles | كل ما يحتاجه هو شخص ما للإستماع إليه لتفهم ما يمر به |
| Beni anlayabilecek tek kişi sizsiniz. | Open Subtitles | أنت الوحيد الذي ربما يمكن أن يفهمني |
| Ve hayattaki amacını anlayabilecek miyim bilemiyorum. | Open Subtitles | ولا أَعرفُ إذا كُنت سَأبداً بفهم نظرتَكَ إلى الحياةِ. |