| Ve yaklaşık yedi yıl önce, Avustralya'dan bir araştırma öğrencimiz vardı. | TED | و منذ حوالي 7 سنوات، كان لدينا طالب أبحاث من أستراليا. | 
| Hepimiz bir şeyler istiyoruz. Mesela ben Avustralya'ya gitmek istiyorum. | Open Subtitles | كلّنا نريد شيئا ما أنا مثلا,أريد أن أذهب إلى أستراليا | 
| 15 yaşında Güney Avustralya'da annesiyle yaşayan bir kız kardeşim var. | Open Subtitles | لدي إبنه عمرها 15 عاما تعيش معا والدتها في جنوب إستراليا | 
| Babam Avustralya çoban köpeklerini severdi. | Open Subtitles | والدي أحب المسلسل الأسترالي ٌ البلوهيلرز ٌ | 
| Bernard ve ben, Avustralya'daki görevi kabul etmeye karar verdik. | Open Subtitles | انا و برنارد قررنا بقبول المهمه لأستراليا | 
| İlk video görüntüleri yayınlıyoruz. Rahatsız edici bu görüntüler Sydney, Avustralya'da çekilmiş. | Open Subtitles | فى احدث شريط فيدو يصل الينا شريط الفيديو المحلى الليلة من استراليا | 
| Austin'deki ailesinin yanından ayrıldı ve ablası Callie ile Avustralya'da, Sidney'de yaşamaya başladı. | Open Subtitles | ليعيش مع شقيقته كالي في سيدني، بأستراليا ثم يعود لفترة وجيزة إلى أوستن | 
| Her iki maddeyi birden kullanan bir Avustralya firması olduğunu keşfettim. | Open Subtitles | كلاهما , اكتشفت انهما مكونات تستخدم من قبل شركة ترفية أسترالية | 
| Büyükannemin Avustralya'daki eski bir arkadaşı hakkında bir öykü anlattı. | Open Subtitles | وقد حدثني عن سيدة عجوز ودودة قريبة جدتي في أستراليا | 
| Bunu cebime koyacağım, Odayı terket, ve bunu Avustralya"ya götür. | Open Subtitles | أنا سأضعه في جيبي، يترك هذه الغرفة، ويأخذه إلى أستراليا. | 
| Şimdi aracı tadilata sokma zamanı çünkü yarışın Avustralya ayağı başlamak üzere. | Open Subtitles | الآن لقد حان وقت تعديل عربتك لأن المرحلةالقادمة من السباق إلى أستراليا | 
| Başıma gelen bu olayın tecavüz olduğunu kabullendiğimde, o değişim programını tamamlamıştı ve Avustralya'ya dönmüştü. | TED | بمرور الوقت استطعت تحديد ما حدث لي بأنه اغتصاب، كان قد أكمل برنامج التبادل وغادر إلى إستراليا. | 
| Dünyanın ilk ulusal iğne değişim programını kurdu ve diğer ülkeler onu takip etti. Avustralya, Hollanda ve diğer birkaçı, | TED | فقد بدأت المشروع العالمي الاول لتبادل الإبر وقد لحقت بها الدول الاخرى مثل .. إستراليا وهولندا .. ودول أُخرى | 
| Hey, sen cadde'de tanıştığı şu Avustralya'lı çocuk musun? | Open Subtitles | هل أنت هو الأسترالي الذي قابلته في الشارع؟ | 
| Çünkü yarın iki oyuncumuz Avustralya için oynayacak. | Open Subtitles | لان غدا اثنان من لاعبتنا سيلعبون لأستراليا | 
| Avustralya takım fikrini kabul etmiyor ve Hindistan için tehlikeli ataklar yapabilir... | Open Subtitles | استراليا ليست بالفريق الذى يستسلم و هجومهم قد يكون خطرا على الهند | 
| Bu bir Avustralya problemi, millet. | TED | أيها الناس، هذه مشكلة لها علاقة بأستراليا | 
| "Conglomerate" adındaki bir Avustralya birası sponsorluk verecekmiş. | Open Subtitles | التمويل قادم من شركة أسترالية ما لصناعة البيرة | 
| Bu Başçavuş Jimmy lnkamala, Avustralya Polisi. | Open Subtitles | هذا عريف كبير جيمي إنكامالا، الشرطة الإسترالية. | 
| Avustralya dolarının olması ne iyi! | Open Subtitles | انه شئ جيدُ بأنّ يكون معك دولارات استرالية | 
| Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık gibi diğer ülkelerde yaklaşık iki kat fazla sayıda kadın polis var. | TED | تحظى بلدان أخرى مثل كندا وأستراليا والمملكة المتحدة على ما يقارب ضعف هذه النسبة من الشرطيات. | 
| Avustralya ve Kanadalı 100 000 kişilik bir ordu ve bunları destekleyen 400 tank, 1,900 uçak, 2,000 silah, üç süvari bölüğü. | Open Subtitles | بعدد 100 ألف رجل من الفيلق الإسترالي والكندي مُدعمين بـ 400 دبابة و 1900 طائرة | 
| Avustralya Ordusunun gelip bizi rahatlatacağını bekliyoruz. | Open Subtitles | وقال اننا سوف الجيش الاسترالي يكون هنا ليخفف عنا قريبا. | 
| Avustralya'da bile olabilir, bilmiyoruz. | Open Subtitles | ربما حتى تكون في أوستراليا أو في أي مكان. نحن لا نعرف فحسب | 
| Avustralya'lıların en iyi yanı alışkanlıkları gereği dünyaya tepetaklak bakmalarıdır. | TED | الشيئ اللطيف حول الأستراليين أن من عادتهم النظر الي العالم رأسا على عقب. | 
| 1952' de İngiltere' den Avustralya' ya Dört günde! bu oldukça etkileyici. | Open Subtitles | طرتِ من انجلتر لاستراليا في أربعة أيام عام 1952 ، هذا مذهل |