| 5.000 kişiyi beslemek ilk 2009 yılında başlattığım bir etkinlikti. | TED | إطعام 5.000 شخص هو حدث نظمته أول مرة عام 2009. |
| Çözüm bu çünkü gerçek insanları beslemek için yeterli kaynak yok. | Open Subtitles | لأنه الحل، لأننا لن نستطيع بعدها إطعام السكان من البشر الحقيقين |
| 600 milyon. Şimdi düşünün ki küçük bir bebeğiniz var ve bu bebeği beslemek zorundaydınız. | TED | 600 مليون دولار. الآن تخيل إذا أنجبت طفلة صغيرة، وكنت قد لتغذية هذا الشيء. |
| Hepimizi beslemek, giydirmek, ve barındırmak ve makul hayatlar yaşatmak imkansız olduğundan değil. | TED | لا يعني ذلك أنه من المستحيل تغذية وإيواء جميعنا وجعلنا نعيش حياة كريمة. |
| Çünkü karının güvercinleri beslemek gibi aptalca bir şey yaptığına inananacağına inanmazsın. | Open Subtitles | لانك لا تعتقد ان زوجتك سوف تصدق انك فعلت شىء غبى مثل اطعام الطيور |
| Pekâlâ, kim benimle ahıra girip yaban domuzlarını beslemek istiyor? | Open Subtitles | إذا من يريد أن يدخل الحظيرة ويساعدني في إطعام الخنازير؟ |
| Arkadaşlarım ve ben buna canavarı beslemek diyoruz. | TED | وهكذا دواليك. أسميها أنا وأصدقائي إطعام الوحش. |
| Yakalanan balıklar karidesleri beslemek için kullanıldı. Karidesler dünyanın en büyük dört toptancısına satıldı: Costco, Tesco, Walmart ve Carrefour. | TED | يستفاد من تلك الأسماك في إطعام الجمبري، بعدها يتم بيع الجمبري لأكبر أربع تجار تجزئة عالميين: كوستكو وتيسكو وولمارت، وكارفور. |
| Kilise işe yaramaz birini beslemek için fazla fakir. | Open Subtitles | بلا تصرفات طفولية. الأبرشية ليست لديها القدرة على .إطعام شخص بلا فائدة |
| İşte o kadar Amerikan tarım arazisi tutuyordu o atları beslemek. | TED | تلك هي النسبة من الأراضي الزراعية الأمريكية التي كانت كافية لتغذية الخيول. |
| Bu hediyeyi değerli yapan şey, dişinin yumurtalarını beslemek için kullanacağı proteinle dolu olması. | TED | ما يجعل هذه الهدية قيمة إلى هذا الحد هو أنها مملوءة بالبروتين الذي تستخدمه الأنثى لتغذية بيضها. |
| Koca bir hapishane nüfusunu her gün beslemek, tamamen başka bir aşlık havuzu. | Open Subtitles | في يوم تغذية السجن بأكلمه وبعد يوم وتصبح اخر اناء من حساء الأسماء |
| Tavukları beslemek kafamı boşaltmamı sağlıyor. | Open Subtitles | تغذية هذه الدجاجات يساعدني في تصفية ذهني |
| Dün akşam üniversiteden balığımı beslemek için uygulama geliştirdim. | Open Subtitles | ليلة الامس ، طورت تطبيق لاستطيع اطعام سمكتي من الجامعه |
| 'Inek beslemek evdeki seytani ruhlari defetmene yardimci olacaktir' | Open Subtitles | اطعام بقرة من شأنه يساعد على تخليص المنزل الارواح الشريرة |
| En azından panayırdan aldığım şeyleri beslemek zorunda değilsin. | Open Subtitles | على الأقل ليس عليك أن تطعم شيئاً مما ابتعت من المعرض |
| 1937 yılının bir günü, Tesla oteldeki odasından ayrılıp güvercinlerini beslemek üzere yola koyulmuştu. | Open Subtitles | احد الايام في عام 1937 بدأ تيسلا يطعم الحمامات من غرفته في الفندق |
| Dunyadaki butun ac cocuklari beslemek isterdim. | Open Subtitles | أحب أن أطعم جميع الأطفال الصغار الجياع فى العالم كله |
| Onu bronzdan fareyle beslemek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أطعمه فأراً برونزيّاً. |
| Ancak kanunlara uymak ile kendinizi ve ailenizi beslemek arasında seçim yapmak zorunda kalırsanız işi yine de yapacaksınız ve riski alacaksınız. | TED | لكن إذا كنت مجبرا على الاختيار ما بين إطاعة القوانين وإطعام نفسك أو عائلتك، ستقوم بالعمل على أي حال، وستجازف. |
| İçindeki iyi kurdu beslemek için. | Open Subtitles | لكي من أجل أن تغذي الذئب الطيب |
| Onu beslemek, yıkamak ve temel ihtiyaçlarını karşılamak. | Open Subtitles | و لكن عن إطعامه و جعله يستحم و الاهتمام بمطالبه الاساسية |
| Onları beslemek ve temizlemek gerekir. | Open Subtitles | عليك إطعامها عليك أخذها في نزهة وتنظيفها |
| Bacon nineyi banyodayken beslemek istemiyorum ama. | Open Subtitles | انا لا اريد ان اطعم الجده لحم الخنزير بينما هي في حوض الاستحمام |
| Sadece seni beslemek istiyorum. | Open Subtitles | أنا أريد اطعامك |
| Kişisel bakımlarını sağlıyorlar, birine kıyafetini giydirmek gibi, onları beslemek, banyo yaptırmak, ya da yürümelerine yardımcı olmak gibi. | TED | يعطونهم رعاية شخصية، مثل إلباس شخص ملابسه، إطعامهم مساعدتهم في الحمام، مساعدتهم في التنقل، |