| O politik bir adam değil, fakat bu aldatıcı görünüşün altında o bize demokrasi kurumunu yükseltebileceğimiz bir yer verdi. | TED | إنه ليس رجلاً سياسياً، و لكنه بهذا الرداء أعطانا مؤسسة للديمقراطية في بلدنا، و من هنا نستطيع أن ننمو و نتطور. |
| Eğer biraz geleceği görebilseydiniz, benim sadece bir adam değil... devletin ve geleceğin ta kendisi olduğumu da anlardınız. | Open Subtitles | لو كنتم تتمتعون بالبصيرة كما تتمتعون بالبصر كنتم ستميزون بي ليس رجلاً فقط بل مؤسسة والمستقبل أيضاً |
| Bu bir şeyler uydurup onlar sergileyen bir adam değil. | Open Subtitles | هذا ليس رجل يقوم بتأليف سيناريوهات خيالية. |
| Ama bunu sadece bir baba anlar, soysuz bir adam değil! | Open Subtitles | ولكن الأب وحده من يفهم هذا ليس رجل فاسد |
| David Palmer aptal bir adam değil. Bir şeyler olduğunun farkında. | Open Subtitles | دايفد بالمر ليس رجلا غبي انه يعرف بأن هناك شيء يحصل |
| Karşına almak isteyeceğin bir adam değil. | Open Subtitles | أخبرتها ، ليس الرجل الذي تريدين العبث معه |
| Ben çözmek zorundayım ve buna rağmen, o gerçekten kötü bir adam değil. | Open Subtitles | علي أن أحل الأمر بنفسي كما أنه ليس رجلاً سيئاً |
| O kimsenin önünde duracak tipte bir adam değil. | Open Subtitles | وقال إنه ليس رجلاً من النوع الذي يمكنه أن يواجه أمام أي أحد |
| Bu damarları tıkalı ve kalbi büyümüş şişman bir adam değil. | Open Subtitles | إنه ليس رجلاً سميناً لديه شرايين مليئة بتشوهات سطحية و قلب متورم |
| Bu damarları tıkalı ve kalbi büyümüş şişman bir adam değil. | Open Subtitles | إنه ليس رجلاً سميناً لديه شرايين مليئة بتشوهات سطحية و قلب متورم |
| Kötü bir adam değil ki. Sadece, hayatı çok zor geçti. | Open Subtitles | إنه ليس رجلاً سيئاً ولكن حياته كانت صعبة جداً |
| O dürüst bir adam değil. | Open Subtitles | إنّه ليس رجلاً صادقاً. إنّه مُسؤول مُنتخب. |
| Duygusal bir adam değil ama seni geri istiyordu. | Open Subtitles | إنه ليس رجل عاطفي، ولكنه يريدك أن تعود |
| Kötü bir adam değil. | Open Subtitles | أنه ليس رجل سيىء. |
| O asi bir adam değil. | Open Subtitles | إنه ليس رجل جامح |
| İyi bir adam değil. | Open Subtitles | انه ليس رجل جيد |
| Şeytan gerçektir. O boynuzları ve kuyruğu olan kırmızı bir adam değil. | Open Subtitles | الشيطان حقيقي، و هو ليس رجلا صغيرًا أحمر لديه قرنين وذيل |
| Adının Nagel olduğunu söyledi. Kibar bir adam değil, Bayan Harper. | Open Subtitles | قال ان اسمه "نيجل" ان ليس رجلا جيدا يا سيدتي |
| Stajyere pratik yaptıracağımız bir adam değil bu. | Open Subtitles | هذا ليس الرجل الذي نسمح لمتدرب أن يتدرب عليه. |
| Bu bulaşmak isteyeceğiniz bir adam değil. | Open Subtitles | هذا ليس رجلًا تودّ مغاضبته. |
| - Alt tarafı bir tek adam. - Sıradan bir adam değil. | Open Subtitles | أياً كان، إنه فقط رجل واحد إنه ليس مجرد رجل.. |
| O, sırlarınızı paylaşacağınız cinsten bir adam değil. | Open Subtitles | لأنه ليس من الرجال الذين تستطيع ائتمانهم على أسرارك |
| - O, pek onurlu bir adam değil. | Open Subtitles | هو لَيسَ رجلاً شريفاً. |