| Ama sonrasında dışarıda bir bankta göstermek inceliğinde bulundu. | TED | ولكن بعد ذلك كانت طيبة بما فيه الكفاية لتريني كيف تفعلها على مقعد في الخارج |
| Hiçbir şey yapmadılar. İstasyondaki bir bankta oturmalarını yasaklayan bir kanun yok. | Open Subtitles | لا يوجد قانون يمنع الجلوس على مقعد أمام مستودع |
| "Aşk bir bankta iç çekmek değildir, ne de ay ışığında bir gezinti." | Open Subtitles | "الحب ليس تنهيدة على مقعد في الحديقة, وليس نزهة تحت ضوء القمر. " |
| Bu ülkede bir bankta bile evrak doldurmadan oturamazsınız. | Open Subtitles | اعني,لا يمكن الجلوس على مقعد حديقة في هذه البلاد و ألا تترك أثرا ورقيا |
| Garcia'nın söylediği, bu ülkede bir bankta bile evraksız sözünü düşünüyorum. | Open Subtitles | شيء قالته غارسيا سابقا عن عدم امكانية الجلوس على مقعد حديقة في هذه البلاد بدون ترك أثر ورقي |
| Bir gün Clarie ile birlikte parkta bir bankta oturuyorduk. | Open Subtitles | وفي يوم من الأيام أنا وكلير كنا نجلس على مقعد الحديقه |
| Bütün gün okulun dışındaki bir bankta oturmayı mı seviyorsun? | Open Subtitles | تحب أن تجلس على مقعد خارج المدرسة طوال النهار؟ |
| Üçüncü bölgenin oradaki bir bankta, silahla vurulmuş bir kurban var. | Open Subtitles | وفي القطاع الثالث وجدوا قتيلاً مصاب بطلقات نارية على مقعد أنتظار الحافلات |
| Her gün bir bankta oturup kafalarında planlar yapıp ellerindeki sandviçleri yiyerek yürüyen insanları izlerken önceden olduğum hali düşünmem. | Open Subtitles | كل يوم جالساً على مقعد اراقب الناس يتمشون |
| Polis az önce bir bankta plastiğe sarılmış ve kanı boşaltılmış bir kurban daha buldu. | Open Subtitles | على جثة اخرى ملفوفة ببلاستيك على مقعد حديقة مصفاة من الدماء |
| Bir barda, bir kafede ya da parkta bir bankta oturduğunuzda; eski zamanlardan kalma beyniniz, uyuyan bir kedinin uyanması gibi, eyleme geçer ve siz gülümsersiniz, kahkaha atarsınız, dinlersiniz ve 100 bin yıl önce atalarınızın yaptığı gibi, gösteriş yaparsınız. | TED | عندما تجلس في بار، في مقهى، على مقعد حديقة، دماغك القديم يستقر في عمل نوم القط اليقظ، وتبتسم، وتضحك وتسمع وتستعرض كما فعل أسلافنا قبل 100,000 سنة. |
| İşte benim geçen sonbahar ve kışı gece ve gündüz 103üncü Cadde metro durağındaki bir bankta geçiren kadınla olan ilişkim, ta ki bir gün ortadan kaybolana kadar. | TED | هنا كانت علاقاتي مع المرأة التي عاشت أواخر الخريف والشتاء ليلا ونهارا على مقعد في محطة نفق الشارع 103 حتى اختفت في احدى الايام |
| Onu bir bankta baygın bulmuşlar. | Open Subtitles | وجدوه مغماً عليه على مقعد بالحديقه |
| İnsanlar Pazar sabahı orada otururken Central Park'taki bir bankta kendinizden geçmiş bir şekilde uyanmak çok kötü ya da kocanızla birlikte Mahler'in senfonisine giderken kusmak da öyle. | Open Subtitles | أتعلم إنّه أمر سيء عندما تستيقظ وتجد نفسك أنّك غفوت على مقعد في حديقة السنترال بارك، في صباح يوم أحد بينما يجلس الناس فيها، |
| Onu bir bankta bulmuşlar. | Open Subtitles | عثر عليه على مقعد في المنتزة |