| Ama bu zarif birleştirmenin bir bedeli var, çünkü yıllar süren araştırmalar sicim teorisinin matematiğinin pek iyi sonuç vermediğini gösterdi | TED | ولكن هناك ثمن لهذا التوحد الانيق لأن أعواماً من الابحاث اظهرت ان حساب نظرية الأوتار لا يتم بالضبط |
| Böyle yaşamın bir bedeli var. | TED | هناك ثمن باهظ لمثل هذا النوع من الحياة. |
| Ama söylemek istediğim şu ki, bunca başarının bir bedeli oluyor. | Open Subtitles | ما أعنيه بقولي ، كما تعلمون كل هذا النجاح وافى بثمن |
| Bunun da sosyal bir bedeli var: Bu haşerelerden kurtulamayan çocukların okula gitme oranları daha düşük oluyor. | TED | هناك تكلفة اجتماعية لذلك: الأطفال غير الحاصلين على علاج التخلص من الديدان لديهم معدلات أدنى في حضورهم المدرسي. |
| Sally hayatının terfisini almıştı ama bir bedeli vardı. | TED | حصلت سالي على ترقية وظيفية كبيرة، ولكن كان لذلك ثمنٌ. |
| Ama hissetmekle ilgili ilk bilmen gereken... onun bir bedeli olduğu-- tam bir çıkmaz. | Open Subtitles | لكن أول شيء تتعلّمه حول العاطفة بأنّ له ثمن تناقض تامّ |
| Ekibimiz hayvanları iyileştirmeyi başardı, Ama bunun bir bedeli oldu. | Open Subtitles | تمكنت مجموعة منا من معالجة الحيوانات لكن مقابل ثمن باهظ |
| - Dinle, Holly'nin burada olması... burayı ayakta tutmanın bir bedeli. | Open Subtitles | -اسمعي , وجود (هولي) هنا هو ثمن بقاء هذا المكان يعمل |
| Mezar taşlarında yaptığın gibi söylersen ikimiz için de bir bedeli olacaktır. | Open Subtitles | لو أنّك نطقتِ بهذا هذه المرة ، مثل ما فعلتِ مع أمر الأضرحة فسيكون هناك ثمناً سيدفعه كلانا من أجل ذلك |
| Tabii ki biliyorum. Ben aptal değilim. bir bedeli var, bunu biliyorum. | Open Subtitles | بالطبع أعلم, أنا لست حمقاء هناك ثمن, أنا أقدر ذلك |
| Abkanislerin öğrendiği gibi bizde Karanlıktan Aydınlığa geçişin bir bedeli olduğunu keşfettik. | Open Subtitles | كان هناك ثمن و هو جَلْب الظلامِ إلى النور |
| Kimse bundan kaçamaz. Nesneleri kullanmanın her zaman bir bedeli olur. | Open Subtitles | دائماًً هناك ثمن تدفعه لأستخدامك الأغراض |
| Sana lazım olan bilgilere ulaşabilir, ama bunun bir bedeli olacaktır. | Open Subtitles | قد يكون لديه المعلومات التي كُنتِ تبحثين عنها ، ولكن سيكون هناك ثمن. |
| Yine de bu harika mahsulün yayılımının bir bedeli var. | TED | لكن انتشار هذا المحصول العجيب جاء بثمن عالي |
| "Bayan oy kullanabilirsiniz, ama bir bedeli var:" | Open Subtitles | أيتها السيدة ، يمكنك أن تدلى بصوتك و لكن بثمن ما |
| Yağmur ormanlarındaki zengin çeşitliliğin bir bedeli var. | Open Subtitles | تنويع غابة الأمطار الإستوائيةَ العظيم تحقق مقابل تكلفة |
| Göreceksin. Büyünün her zaman bir bedeli olur ve bedel ödeme sırası sende. | Open Subtitles | سترى أنّ السحر يرافقه ثمنٌ دائماً، و الآن دوركَ لتدفعه. |
| Hiçbirşeyle hiçbirşey alamazsın Herşeyin küçük bir bedeli vardır! | Open Subtitles | لكنك لا يمكن أن تحصل على شيء بدون ثمن فكل شيء له ثمن حتى لو كان صغيرا |
| Bize karşı muhalif olmanın ne kadar yüksek bir bedeli olduğunu herkese göstereceğiz. | Open Subtitles | سوف نري الجميع، ما هو ثمن المعارضة. |
| Bunun daima bir bedeli vardır. | Open Subtitles | لا بدّ أنّ يكون هناك ثمناً لذلك |
| Abkanislerin öğrendiği gibi bizde Karanlıktan Aydınlığa geçişin bir bedeli olduğunu keşfettik. | Open Subtitles | لكن، مثل أبكاني إكتشف هناك سعر للدفع... لجلب الظلام إلى الضوء |
| Bugün her şey mümkün. Her şeyin bir bedeli vardır. | Open Subtitles | كل شئ ممكن حاليا كل شئ له ثمنه |
| Düşündüğüm şey mucizelerin bir bedeli vardır, fakat bu onların değerini düşürmez. | Open Subtitles | ما أفكر به هو أن بعض المعجزات لها ثمن لكن ذلك لا يجعلها أقل صعوبة |
| Ama duygular hakkında öğrenmen gereken ilk şey bir bedeli olduğu. | Open Subtitles | لكن أول شىء تتعلمه عن العواطف. أن لها ثمنها... |
| Her hareketin bir bedeli vardır ve bu yaptığımızın bedeli ağır olacak. | Open Subtitles | الأعمال لها عواقب و هذا سينقلب علينا |
| Yaptığımız hataların bir bedeli var. | Open Subtitles | هناك ثمن يجب علينا دفعه مقابل الأخطاء التي ارتكبناها |
| Büyük güç vaadi verir ama çok kötü bir bedeli olur. | Open Subtitles | وهي تعد قوة عظمى ولكنه ينتزع ثمنا باهظا. |