| Telefon kayıtları, evle dükkan arasında birçok aramanın yapıldığını gösteriyor. | Open Subtitles | أظهرت سجلات الهاتف حصول الكثير من المكالمات بين المتجر والمنزل |
| Gerzek hapiste olmayı hak ediyor. dükkan soymak hiç akıllıca değildi. | Open Subtitles | هذا الأحمق أستحق أن يدخل السجن سرقة المتجر كانت فكرة سيئة |
| Bence Barricini ailesi orada bir dükkan açıp çikolata satmalı. | TED | أعتقد أن على أسرة باريسيني فتح متجر هناك لبيع الشوكولاته. |
| Biz dönene kadar dükkan sahibinin yanında güvende olur diye bıraktım. | Open Subtitles | لقد تركتها مع صاحب المحل في حالة حدوث .أي شيء مجددًا |
| LAPD'ye göre, dükkan, Meksika uyuşturucu karteli La Masa'ya ait ve onlar tarafından işletiliyormuş. Meksika uyuşturucu karteli. | Open Subtitles | وتبعا لشرطة لوس انجلوس الورشة مملوكة لعصابة المخدرات المكسيكية |
| Kızıl Şahinlerden biri, bir dükkan sahibini çok kötü şekilde dövmüş. | Open Subtitles | يتحولون الى صقرٍ احمر و ويعملوه بخشونة لامتلاكه محل بيع و |
| dükkan sahibinin dediğine göre kadın tehlikeli ve silahlı olabilirmiş. | Open Subtitles | صاحب المتجر قال ان المؤاة تشكل تهديد ةربما تكون مسلحة |
| Seninle dükkan ve diğer konular hakkında konuşma fırsatımız hiç olmadı gerçekten. | Open Subtitles | أنا وأنتِ لم نحظَ بفرصة الحديث بخصوص المتجر. وكل تلك الأشياء، و.. |
| dükkan kapılarından yayılan kokular dünyanın geri kalanından geliyordu. | TED | الروائح من ابواب المتجر كانت من باقي العالم |
| Yakınlardaki bir köyde bir falcının işlettiği mistik bir dükkan varmış. | Open Subtitles | قالوا لي ان هناك متجر سري في القرية التالية يديرها عراف |
| Biz genelde şehirde dolanıp bize bira satan bir dükkan arardık. | Open Subtitles | في رحلاتنا كنا نجري في البلدة ونبحث عن متجر يبيع الجعة |
| Çok geçmeden, hedefi kalmamış başka birisi çok tatlı başka bir dükkan açacak. | Open Subtitles | لن تمره فتره طوليه حتى تأتي روح بلا هدف لتفتتح متجر صغير هنا |
| Ayak işleri için, toz alınacak, temizlik yapılacak, dükkan açılıp kapanacak, raflara tırmanılacak. | Open Subtitles | رجل توصيل رجل متعدد الحرف ، رجل أسهم شخص يستطيع أن يفتح المحل في الصباح ويغلقه في الليل |
| 15 temmuz günü dükkan kapanmadan önce içeri girip uyarı yapmadan ateş açtınız. | Open Subtitles | في الخامس عشـر من يونيـو وقبل موعد الإقفال مباشرةً دخلت المحل. قمت بإطلاق النار بدون تحذير. |
| Hepimiz zaman zaman bir dükkan sahibinden şikayet ederiz. | Open Subtitles | وهذا يذكرنا بين الحين والآخر بألا نشكو من صاحب المحل |
| Yani ameliyatı yapabilecek tek yer dükkan mı? | Open Subtitles | إذن، الورشة هي الوحيدة القادرة على إجراء الجراحة؟ |
| Benim elime de tuhaf şeyler satan bir dükkan sayesinde geçti. | Open Subtitles | تراكم عليها التراب في محل تحف حتى جائت إلي. |
| Konuştuğumuz dükkan sahiplerine göre yok ama benim bir teorim var. | Open Subtitles | ليس طبقا لاصحاب المحلات الذين تحدثنا اليهم ولكن لدي نظريتي الخاصة |
| Sonrasında şehirde dolaşmaya çıkacağım, dükkan sahiplerinden program için biraz reklam almaya çaılışacağım. | Open Subtitles | سأتجول في البلدة لاحقاً و أحاول إقناع أصحاب المتاجر بشراء بعض الإعلانات للبرنامج |
| Bir lagunun üzerine kurulu ve burada üzerinde alışveriş yapılan dükkanlar olan caddeler yok, çünkü dükkan size geliyor. | TED | إنها مبنية على البحيرة، وليس هناك أية شوارع حيث يمكن أن يكون هناك متاجر للتسوق وبالتالي فإن المتجر يأتي إليك |
| dükkan sahibi dükkanındaki bu türden son bıçak olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أمين المخزن قال بأنه السكين الوحيد من نوعه المتوفر لديه. |
| Pekâlâ, iyi haber o füzeyi artık dükkan kontrol edemiyor, ben ediyorum. | Open Subtitles | الموافقة، حَسناً، الأخبار الجيدة الدكان لَمْ يَعُدْ تُسيطرُ على القذيفةِ. أنا أعْمَلُ. |
| Asla bir şey yapmadı. Rahat bir dükkan soygunu, o kadar. | Open Subtitles | كان نظيفاً تماماً لم يفعل قط شيئاً سرق متجراً وهذا كل شيء |
| Şimdi, Agra yakınında, sığır yemi ve tohum satan bir dükkan işletiyor. | TED | والآن يقوم بإدارة مخزن لعلف الماشية ومخزن للحبوب قرب اقرا. |
| Köşede bir dükkan var. Oradan biraz yiyecek alalım. | Open Subtitles | هناك دكان على الناصية سَنَشتري بعض الطعام |
| O küçük tatlıları bulmak için beş dükkan dolaştım. | Open Subtitles | لقد ذهبت إلى 5 محلات. لأُجد الحلو ى التى نحبها. |
| Ben de çiçek getirecektim, Gerri. Ama açık dükkan bulamadım. | Open Subtitles | كنت سأحضر لك أزهاراً أيضاً, لكن لم أجد محلاً مفتوحاً. |