| İkiz kardeşimle beraber büyüdüm, inanılmaz derecede sevecen bir kardeşti. | TED | لقد نشأت مع توأمي المتطابق، والذي كان أخًا ودودًا للغاية. |
| Sen inanılmaz derecede hassas bir adamsın... Etrafındaki herkese neşe saçıyorsun. | Open Subtitles | أنت رجل حساس للغاية يلهم مشاعر السعدة إلى كل من حوله |
| Fakat söylemeliyim ki... nadir derecede bir bedensel çekiciliğe sahipsin. | Open Subtitles | ولكن يجب ان اقول انك تملك درجة نادرة من الوجودية |
| ve şaşıracaksınız... aşırı derecede yardımcı oldular. Mucizevi bir şey, gerçekten. | Open Subtitles | وستُصدمان ممّا قالاه، فقد كانا متعاونين بشكلٍ أعجوبي إلى أبعد الحدود. |
| Hayati derecede önemli bir şey bulduğumu bilmek seni memnun edecektir. | Open Subtitles | ستكون مسرور لمعرفه أنى قد وجدت شيئا مهما الى حد كبير |
| Mühendisliği ve nesnelerin nasıl çalıştığını, okulda değil, parçalarına ayırarak ve bu inanılmaz derecede karmaşık cihazları inceleyerek öğrendim. | TED | تعلمت عن الهندسة وكيفية عمل الأشياء، ليس في المدرسة لكن من خلال تفكيك ودراسة هذه الأجهزة المعقدة بشكل رائع. |
| Sıçrayan kolaya dikkat etmelisin. O şey acayip derecede sıcak. | Open Subtitles | عليك الحذر من هذا الرذاذ، فهذه الأشياء ساخنة لدرجة الغليان |
| Sadece çok boy attın ve korkunç derecede sıskasın diyorum. | Open Subtitles | كل ماقلته هو انك نحيف للغاية وهذا امر غير جذاب |
| Ama çekici, ölümcül derecede yakışıklı ve acayip zekiye ne dersin? | Open Subtitles | لكن ماذا عن ساحر، وسيم للغاية عبقري جداً هذا هو الباب |
| Anlatsana baba. Korkunç derecede büyük ve acımasız mı bu Fare? | Open Subtitles | ، أخبرنا يا أبي هل هو خطير للغاية و الضخم للغاية؟ |
| Böyle bir başarı için inanılmaz derecede gencim ama alt tarafı bina işte. | Open Subtitles | ، أعني ، أنا صغير للغاية ، على إنجاز كهذا لكنه مجرد مبنى |
| Küresel ısınma gibi bir problemi çözmek inanılmaz derecede karışık görünebilir. | Open Subtitles | حَلّ مشكلة مثل إرتفاع درجة حرارة العالم قَد تبدو شديدة التعقيد |
| Yaz ortası olmasına rağmen buzlu su halen eksi 1.6 derecede dondurucu. | Open Subtitles | رغم أنها كانت ذروة الصيف ماء البحر الثلجي مازال منخفضاً لـ1.6 درجة |
| Kimliği belirsiz cesetleri 10 derecede tutarsan hiçbir bozulma olmaz. | Open Subtitles | جثث غير متعرف عليها في درجة حرارة 10 تحت الصفر |
| Beş yıl içinde pıhtı oluşma ihtimali önemli derecede azalır ve felç riski azalmaya devam eder. | TED | بعد خمس سنين، تقل فرصة حدوث جلطة بشكلٍ هائل، وتستمر فرصة حدوث سكتة دماغية في الانخفاض. |
| Yine de, gerçek ve yapmacık kahkaha duyduğunuzda beyin tamamen farklı cevap verir. önemli derecede farklı. | TED | و مع ذلك، عندما تستمع إلى ضحك حقيقي و آخر مصطنع، فإن الأدمغة تستجيب بشكل مختلف تماما، بشكل مختلف إلى حد كبير. |
| Bazı filozoflar bizim ıslah olmayacak derecede bencil olduğumuzu düşündü. | TED | يعتقد بعض الفلاسفة أننا كنا أنانيين بشكل لا يمكن إصلاحه. |
| Böyle...biri için aşırı derecede yanıp tutuşmak, onlar için merak uyandırarak... sahip olduğun, emek verdiğin herşeyi bir kenara koyarak riske etmek. | Open Subtitles | أن تكون.. مُولعٌ بشخصٍ ما وينقلب عليك بسببهم، لدرجة أنّك سوف تُعرّض كُلّ شيءٍ قد ملكته قط، أو عملتَ جاهدًا لإجله للخطر. |
| Eğer bir yöneticiyi takıma koyarsanız, anlamlı derecede daha iyi oluyorlar. | TED | إذا وضعت مديراً تنفيذياً. على رأس الفريق، يتحسن أداؤهم بصورة ملحوظة. |
| Çünkü sonuçta, yetişkinlere bile istatistik hakkında sorduğunuzda aşırı derecede aptal görünüyorlar. | TED | فكما نعلم، حتى البالغين حين تسألهم عن الإحصاء، يبدون في غاية الغباء. |
| Bu işlem bağışıklık sistemini ciddi derecede zayıflatacak... | Open Subtitles | هذا الإجراء سوف يُـضعف جهازه المناعى بدرجة كبيرة |
| Onlar korkunç derecede yok edici ama aynı zamanda gezegendeki en aslî güçtür. | Open Subtitles | إنهم مُدمرون على نحوٍ مريع، لكنهم أيضاً أكثر قوةٍ أساسية على وجه الكوكب. |
| Bu görev bizim kaderimizi belirleyecek derecede önemli. | Open Subtitles | هذه المهمّة مهمة جدّاً. يمكن أن تختم مصيرنا. |
| Aşırı derecede sıcak. Jamie nin en önemli sorunu dehidratasyon. | Open Subtitles | هنا, درجات الحرارة يمكنها أن تصل إلى 56 درجة سليزية. |
| Bizimkiler de bu durumda 240 derecede uçakları güvertede yakalar. | Open Subtitles | 240 درجه ستجعل رجالنا فوقه بطائراته غير ممونه على سطحه |
| Onun iyi derecede sağlıklı olan oğlu, aniden hastalanıyor ve solunum cihazına bağlanıyor. | Open Subtitles | ابنها كان بصحه جيده للغايه انهار فجأه وهو الآن على جهاز تنفس صناعى |