| duydukları her şeyi koşup Koca Ana'ya anlatıyorlar. | Open Subtitles | انهم يركضون و يخبرون الأم الكبيرة كل شئ يسمعونه |
| duydukları her şeyi koşup Koca Ana'ya anlatıyorlar. | Open Subtitles | انهم يركضون و يخبرون الأم الكبيرة كل شئ يسمعونه |
| Tek duydukları, bir başkanın ilk kez siyahilerin oy hakkına değinmesiydi. | Open Subtitles | كل ما سمعوه أنه لأول مرة أي رئيس ذكره بتصويت الزنوج |
| 'duydukları ses trafikten olmalı. | Open Subtitles | لابد أن الصوت الذي سمعوه كان صوت السيارات |
| Belki de onu sadece kabaca tariflerlerden duydukları için. | Open Subtitles | ربما لأنهم سمعوا يها من مجرد الوصف المجرد |
| Çoğunuzun duydukları doğru. | Open Subtitles | ما سمعه معظمكم حقيقة |
| Onlara ihtiyaç duydukları evi ve sevgiyi verebilirsiniz. | Open Subtitles | توفر لهم الغذاء والرعاية التي يحتاجون إليها. |
| duydukları son sesin benimki olmasını görevimmiş gibi hissettim hep. | Open Subtitles | ودائماً أشعر بأن هذا واجبي لأكون آخر صوت يسمعونه |
| Tıpkı duydukları sesin Baba'ya ait olduğunu söylemen gibi. | Open Subtitles | و لكنّها كذبة , تماماً كما أخبرتَهم بأن الصوت الذي يسمعونه هو صوت أبانا |
| Ne duydukları umrumda değil! | Open Subtitles | أنا لا أهتم مطلقاً بما يسمعونه |
| Ama gördükleri ya da duydukları tek bir şeyi bile anlatmamalılar. | Open Subtitles | لكن يجب ألا يبوحوا بأي شيء عمّا سيرونه أو يسمعونه. و(ريتش)؟ |
| Teyla'nın anlattığı hikâyelerdeki insanların duydukları... | Open Subtitles | هذا الصوت الذى كانوا يسمعونه... |
| Yalnız duydukları çan sesi değil de Calthrop'un korkunç ulumaları olacak. | Open Subtitles | فقط إنه ليس كأي صوت سمعوه. سيكون صوت عواء "كالثروب". |
| Onları suçlayamazsın, özellikle de her şeyi duydukları hesaba katılırsa. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تلومهم بالنظر لكل ما سمعوه |
| Eğer değilse bile, Hayatları boyunca duydukları tek şey, | Open Subtitles | كل شيء سمعوه طوال حياتهما |
| Hepsinin tek söylediği birinden duydukları oldu ama aynıydı: | Open Subtitles | وجميعهم قالوا أنهم وقت حدوث الجريمة سمعوا هذا الصوت |
| Fakat Kanner ebeveynlerinin onayını almada umutsuz olan bu çocukların şatafatlı ebeveynlerden duydukları şeyleri kustuklarını iddia ederek bu yeteneklere karşı karamsar bir görüşe sahipti. | TED | لكن كانر يتعامل مع هذه القدرات بطريقة متشائمة مدعياً بأن الأطفال يندفعون نحو الأشياء التي سمعوا أقوال والديهم المنمقين، بطريقة بائسة لكسب رضائهم. |
| # duydukları şeyleri artık yaşamak istiyorlar. | Open Subtitles | سمعوا عنه الكثير لكنهم لم يحسوا به |
| Çoğunuzun duydukları doğru. | Open Subtitles | ما سمعه معظمكم حقيقة |
| Adam Buda'yla tanışır, duydukları hoşuna gider. | Open Subtitles | رجل قابل بوذا, أحب ما سمعه |
| Ama bugün, yaklaşık 9,000 hastanın ve onların ailelerinin sağlıklı olmak için ihtiyaç duydukları kaynaklara ulaşmaları için çalışan yaklaşık bin kadar üniversite öğrencisi avukatımız var. | TED | لكن اليوم اصبح لدينا ألف طالب جامعي يسلهمون في العمل من أجل ربط ما يقرب من 9000 من المرضى وعائلاتهم مع الموارد التي يحتاجون إليها للتمتع بالصحة. |
| Amerikalı kulakların duydukları hiçbir şeye inanamayacak. | Open Subtitles | لا شيئ سيكون ذي منطق لاستماعاتك الأمريكية |
| Yani, cephedekilere müdahale edecek olan bu bilgili ve yetenekli insanlar hayat kurtarmak için ihtiyaç duydukları malzeme ve kaynaklara çok az ulaşabiliyorlar. | TED | يعني ذلك أن الأشخاص أصحاب المهارة والقدرة على الاستجابة عند الخطوط الأمامية يملكون القليل من الأدوات والمعدات والموارد المطلوبة التي يحتاجونها لإنقاذ الآخرين. |