| O bizi çevreleyen dünyayı anlar ve bana fısıldar veya parmaklarıma bir titreşim gönderir. | TED | فهي تفهم العالم المحيط بنا ثم تهمس لي بصوت أو ترسل بذبذبات إلى أصابعي. |
| Elektra seni öldürmeden önce kulağına birşeyler fısıldar, derler. | Open Subtitles | يقولون ان اليكترا تهمس في اذنك قبل أن تقوم بقتلك |
| Kursağımız aracılığıyla kadim sesler, bize fısıldar ve neyin doğru olanı söyler. | Open Subtitles | كما تعلم أنه في داخلنا صوت الزمن يهمس بنا ليدلنا على الحق |
| Kabul etmek gerekir ki, hukuk okumaya başladığınızda, kulağınıza bir ses Atticus Finch'in ismini fısıldar. (Ç.N. : Atticus Finch, 'Bülbülü Öldürmek' kitabındaki erdemli avukatın adıdır.) | TED | اعترف أنك عندما تذهب لكلية الحقوق، يكون خافت ذلك الصوت الذي يهمس في أذنك: "أتيكوس فينش" |
| İnsanlar daima garsona doğru fısıldar: "Affedersiniz, üzgünüm, ama kalanları paket yapar mısınız? | Open Subtitles | الناس دائماً ما يهمسون بذلك إلى النادل: "معذرةً، عليك أن تغلّف بقايا الطعام للكلب، لم أستطع تناوله" |
| Kafanın içine girer ve korkunç fikirler fısıldar. | Open Subtitles | انه يدخل الي رأسك ويهمس بتلك الافكار المريعة |
| Bu karanlık sesleri derinden duyarsın fısıldar, fısıldar ve nihayet dünyayı olduğu gibi görürsün. | Open Subtitles | تلك الأصوات المظلمة في داخلك تهمس .. تهمس وأخيراً ترى العالم كما ينبغي أن يكون |
| Başlamamız için önce kulağıma... sapıklığınızın ne olduğunu fısıldar mısınız? | Open Subtitles | و لنتمكن من البدا باللعبة هل من الممكن أن... تهمس ما هو أنحرافك في أذني |
| Kusura bakma, korktuğu zamanlarda fısıldar. | Open Subtitles | آسف، إنها تهمس لنا عندما يصيبها الذعر |
| Dul eşin piyano tuşlarına hüzünle basmasını seyrederken Kate, Bailey'ye fısıldar. | Open Subtitles | "كايت) تهمس لـ(بايلي)) وهما تراقبان الأرملة" "وهي تعزف بحزن على البيانو." |
| Bu adam hep kulağıma fısıldar. | Open Subtitles | هذا الرجل دائما ما يهمس بها في أذني |
| Ve rüyasında oğlunu yanında görür, kolunu tutuyordur ve kulağına şunu fısıldar: | Open Subtitles | و يحلم أن ولده يقف بجواره ...حاملاً ذراعه و يهمس |
| Tanrı bazılarının kulağına fısıldar. | Open Subtitles | الرب يهمس في أذان بعض الناس. |
| Ve bir ses kendisine fısıldar. | Open Subtitles | وصوت واحد يهمس لنفسه. |
| İnsanlar daima garsona doğru fısıldar: "Affedersiniz, üzgünüm, ama kalanları paket yapar mısınız? | Open Subtitles | الناس دائماً ما يهمسون بذلك إلى النادل: "معذرةً، عليك أن تغلّف بقايا الطعام للكلب، لم أستطع تناوله" |
| Ben onlara fısıldarım onlar da bana fısıldar. | Open Subtitles | المهور. أنا أهمس لهم، و هم يهمسون لي. |
| Seni o kollarıyla sarar, ne kadar güzel olduğunu fısıldar. | Open Subtitles | يعانقك بذراعيه,ويهمس لك كم أنتى جميله |
| Sonra Datak baskın yapar, kulağına fısıldar ve birden bilgi akar gider. | Open Subtitles | إلى أن يتدخل (داتاك) ويهمس في اذنك وفجأةتظهركل المعلومات. |
| Çocuğunu büyütür belli bir yaşa getirirsin, sonra Texas gülümseyerek kulağına şunları fısıldar, | Open Subtitles | ترعى الام طفلها حتى يكبر فتأتي تكساس وتهمس في اذنه وتبتسم له |