| Çocuklar, babanızın geleceğinizi düşündüğünü biliyorsunuz. | Open Subtitles | الآن انت تعرف أن أباك يفكر في مستقبلك مع إخوتك الجدد أنت ستحتل المركز الأول في هذه المدينة |
| Havuz bakıcısı sizi arıyor, Bay Heep. Birazdan geleceğinizi söyledim. | Open Subtitles | رجل المسبح كان يبحث عنك قلت له أنك ستأتي قريباً |
| geleceğinizi bilseydim biraz hazırlık yapardım. | Open Subtitles | ..لو كنت أعرف بأنّكم ستأتون أنا كُنْتُ جعلت كُلّ شيءُ مضبوطاً |
| Aslında geleceğinizi bilseydim aslını söylemek gerekirse bu kadar çabuk gelebileceğinizi tahmin etmemiştim. | Open Subtitles | إذا كنت فقط أعرف أنك ستأتين لأقول لك الحقيقة إننى لم أجرؤ أبداً أن أتمنى أن ترتبى لذلك سريعاً جداً |
| Ne yaparsanız yapın, geleceğinizi geri alamayacaksınız. | Open Subtitles | كل ما تفعله ليس مهما أنتم لن تستعيدوا مستقبلكم أبدا |
| Aşağıya iniyoruz. İzlemeye geleceğinizi bilmiyordum. | Open Subtitles | جارى الإعداد ،لم أعرف أنك ستأتى للمشاهدة |
| Washington'dan geleceğinizi telgrafla bildirdiler. | Open Subtitles | لقد تلقينا مكالمات دولية من واشنطن تعلمنا بقدومك |
| Bu gece geleceğinizi öğrendi ve size özel bir dörtlü yemek hazırladı. | Open Subtitles | عندما سمع بقدومكم الليلة لذا، فإنه شكل لكم توليفة من وجبة خاصة |
| Bu şekilde geleceğinizi güvenceye almış oluyorum ve bıraktığım her şeyin kıymetli ellerde olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | هذه طريقتى لتامين مستقبلك. انا اعلم انه مهما تركت سيكون فى ايد امينة. |
| geleceğinizi etkiler, çünkü kendinize tersten bakmış olursunuz. | Open Subtitles | سيؤثر ذلك على مستقبلك لأنّك تنظر إلى نفسك بشكلٍ عكسي |
| geleceğinizi gün bazında düşünmek çok garip. | Open Subtitles | انه من الغريب ان تفكر في مستقبلك من ناحية الايام |
| Kamyonette bir adam vardı ve Janey onu almaya geleceğinizi söyledi. | Open Subtitles | لقد كان رجلًا في شاحنة , وهي قالت أنك ستأتي لتقلها |
| Ey Allah'ın Elçisi, lüften Yesrip'e geleceğinizi söyleyin. | Open Subtitles | رسول الله ، رجاءاً قل أنك ستأتي إلى يثرب. |
| Miles, niye bu yakışıklıyla geleceğinizi söylemedin? | Open Subtitles | آه مايلز ، لما لم تخبرنني أنك ستأتي وتحضر معك هذا الرجل الوسيم |
| geleceğinizi biliyordum. Yardım ederseniz herkes sığar. | Open Subtitles | كنت أعرف أنكم ستأتون أعتقد أنه يمكننا أن نأخذ الجميع |
| Sizinle buluşmak istediğimi söylesem geleceğinizi düşünmedim. | Open Subtitles | لم أعتقد أنكم يا أصدقاء ستأتون إذا عرفتم أنني أردت مقابلتكم |
| İyi günler Marianne. Evald'a geleceğinizi söyledim. | Open Subtitles | مساء الخير ، ماريان أخبرت إيفلد أنكِ ستأتين |
| Ama bugün, geleceğinizi şekillendiren farklılıklarınızı onurlandıracağız. | Open Subtitles | لكن اليوم، نحترم اختلافاتكم لأنها حددت مستقبلكم |
| Ne kadar nüfuzlu olduğunu gördük, bu yüzden geleceğinizi biliyorduk. | Open Subtitles | لقد رأينا كم من التأثير يؤثر عليك لذا عرفنا انك ستأتى |
| geleceğinizi biliyordum, ...o tür şeyler de umurumda değil. | Open Subtitles | لقد كنت أعرف بقدومك إلى هنا و لا أهتم بكل هذه الأمور |
| Neden kimse bana geleceğinizi haber vermedi anlamıyorum. | Open Subtitles | إنني فقط لا أفهم. لماذا لم يخبرني أحد بقدومكم. |
| geleceğinizi söyleyin. Çok eğlenceli olacak. Hadi. | Open Subtitles | قولا أنكما قادمان سيكون الأمرُ ممتعاً جداً. |
| Beni delirtmek senin için gayet normal bir şey. Çocuklar, babanızın geleceğinizi düşündüğünü biliyorsunuz. | Open Subtitles | ايها الأولاد يجب أن تكونوا متأكدينن بأن أباكم يفكر بمستقبلك |
| Çok üzgünüm Leydi Grantham. Kimse geleceğinizi söylememişti maalesef Lord Merton dışarıda. | Open Subtitles | أنا آسفة جداً يا ليدي (غرانثام) لم يخبرني أحد بحضورك |
| İnan bana ikinizin buraya geleceğinizi bilmiyorduk. | Open Subtitles | ثق بي، لم أكن أدري أنكما ستأتيان إلى هنا |
| Leydi Willard geleceğinizi haber vermişti. | Open Subtitles | سيد فوســوال الليـدي ً ويـلارد ً أخطرتنــا بمجيئك. |
| geleceğinizi sanmıyordum, ama geldiğinize göre... eminim Zaara'yı alıp götüreceksiniz. | Open Subtitles | أنا لَمْ أُفكّرْ بأنّك ستاتي لكن الآن بعد روئيتك أَنا متأكّدُ أنت سَتَأْخذُ زارة مَعك |
| Geri geleceğinizi biliyordum!" dedi. | Open Subtitles | ،وقال : كنت أعلم أنكم ستعودون كنت أعلم أنكم ستعودون |