| Babam bunlardan ekse, bir daha hasat düşünmesine gerek kalmaz. | Open Subtitles | إن زرع أبي منها لن يقلق بشأن المحصول من جديد |
| Eğer açarsa... hasat için nasıl işçi bulacağını ve ürünü nasıl pazara götüreceğini... düşünmeye başlaman gerekecek. | Open Subtitles | إذاحدث.. سيكون عليكِ البداية في التفكّير بشأن إستئجار أحداً للحصاد وكيف ستوصليها للأسواق |
| Yani,neden hasat yapmayı bırakmak istiyorsun ki? | Open Subtitles | أعني, لماذا تريد التخليّ عن رش المحاصيل؟ |
| hasat yüzünden yerimiz hep değişiyor. Geleli daha bir hafta olmuştu. | Open Subtitles | إنهم ينقلوننا كثيراً بسبب موسم الحصاد كنا هنا أسبوعاً فقط. |
| Sizin yüzünüzden. Wraithler hasat etmeye değer ekin sezdi ve toplamaya geldiler. | Open Subtitles | أنتم ، لقد إستشعر الريث وجود محصول يغرى بالحصاد و أتوا لأخذه |
| Normalde sadece hasat zamanı fark edilirler ve o yüzden hasat faresi de denir. | Open Subtitles | عادة ما يصبحوا ملحوظين لنا فقط عندما تجمع المحاصيل ولهذا السبب نحن نسميهم بـ فـئران الحصاد |
| Ve orada hasat ekip biçmeyi ve hayvanları evcilleştirmeyi öğrenirken, davranışlar değişti, ve Avrupa ve batı dünyasının geri kalanına dalgalandı. | TED | وعندما بدؤوا بتعلم كيفية حصد المزروعات وتدجين الحيوانات تغيرت طباعهم مؤثرة على الخارج في أوروبا وبقية العالم الغربي. |
| hasat TAHMİNLERİ, MISIR FİYATLARINI YUKARI ÇEKERKEN BUĞDAYI DÜŞÜRMEKTE. | Open Subtitles | تقديرات المحصول تضع الذرة في الأعلى, وسعر القمح في الأسفل. |
| Şarap, domates, patates, tahıl, tüm hasat. | Open Subtitles | النبيذ, الطماطم, البطاطس الحبوب,المحصول كله |
| Ama hasat iki katına çıkınca iki katı maaş almıyoruz. | Open Subtitles | ولكن عندما يتضاعف المحصول لا نحصل على أجر مضاعف |
| hasat zamanı gelen ürünlerin pek çoğu kurudu. | Open Subtitles | حسناً ، كثير من النباتات التي كانت جاهزة للحصاد لم تنجوا |
| Köyü kuşatan altın teraslarda pirinç başakları olgunlaşmış ve hasat için hazırlar. | Open Subtitles | في الشرف الذهبية المجيطة بالقرية أذان الأرز منتفحة و جاهزة للحصاد |
| Sen bir hasat uçağısın ve tek yaptığın düşük hızlarda hasat yapmak. | Open Subtitles | أنت طائرة لرش الحقول وكل ما تفعلهُ هو رش الحقول |
| Ve,ilk defa,bir hasat uçağı bu yarışa katılıyor. | Open Subtitles | وللمرة الأولى على الأطلاق, لدينا طائرة رش الحقول في السباق |
| hasat yüzünden yerimiz hep degisiyor. Geleli daha bir hafta olmustu. | Open Subtitles | إنهم ينقلوننا كثيراً بسبب موسم الحصاد كنا هنا أسبوعاً فقط. |
| hasat yapılması gerekti. | Open Subtitles | عندما تكون جاهزة أعرف أنه حان موسم الحصاد |
| Evet, Takur? Bu yılki hasat iyidir umarım. | Open Subtitles | حسنا يا تاكور أتمني بأنك قد حصلت علي محصول جيد هذ النه. |
| hasat daireleri ya da bu adamın adem elması gibi. | Open Subtitles | مثل الدوائر التي تظهر في اراضي المحاصيل أو ضخامة حجم حنجرة هذا الفتى |
| Sonunda ürünleri hasat edildi. | Open Subtitles | أخيرا ً, تمَّ حصد محصوله ِ يعيش ديريجي في سايميونز |
| Bu arada, buradaki kiliseniz, bağışlayıcı Tanrı'nın adına kendimizi beslemek için hasat edip ayırdığımız en büyük payı merhametsizce alıyor. | Open Subtitles | بينما بديارنا قامت الكنيسة، باسم الرب الرحيم، بحصد الجزء الأكبر مما أبقيناه لإطعام أنفسنا بلا رحمة |
| Daniel, Teal'c, hasat araçlarından birinde bulunuyoruz. | Open Subtitles | دانيل ، تيل س ، نحن على السطح أحد حصادهم |
| Tamam, neden doğruca Kalan'a gidip Merrin'in nanitlerini hasat etmemelerini istemiyoruz? | Open Subtitles | حسنا،لماذا لا نحاول فقط سؤال كالان أن لا يحصد نانيت ميرين؟ |
| CQ, burası InGen Harekatı, hasat Liderinden hasat Üssüne. | Open Subtitles | هذا مركز عمليات "إين جين". من القائد "هارفيست" إلي مركز "هارفيست". |
| Dört rüzgardan izin alırlar dünyanın verdiği hasat için. | Open Subtitles | أن يكون لديك الإذن من الرياح الأربع لحصاد ما يعطي الأرض. |
| Bu yüzden onların yanına, hasat odasına gidiyorsun. | Open Subtitles | لهذا السبب ستدخلين في غرفة الحصاد معهم. |
| Dinleyin. "Altın hasat tahıl ve yem şirketi, "ustabaşı Fred Boyd'un ölümüyle ilgili karar sonucu... "...bir darbe daha aldı." | Open Subtitles | (جولدن هارفست) للحبوب والأغذية عانت انتكاسة أخرى اليوم بوفاة رئيس العمّال (فريد بويد) |