| Beni burada hayatta tutan tek kişi olabileceğini söyleyen birini tanıyorum. | Open Subtitles | شخص ما قال لي انه ربما هو الوحيد الذي سوف يبقيني على قيد الحياة هنا |
| Şu anda beni hayatta tutan tek şey o. | Open Subtitles | حتى الأن هي الشيئ الوحيد الذي يبقيني على قيد الحياة |
| Beni hayatta tutan tek şey, aşkımızın hatırası. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي يبقيني على قيد الحياة هو ذكرى حبنا. |
| Orada ellerindeyken beni hayatta tutan tek şey seninle birlikte olma düşüydü. | Open Subtitles | أتعلم أن الشئ الوحيد الذي .. أبقاني على قيد الحياة ،عندما كنت مُحتجزة هي فكرة وجودي معك |
| Bizi şimdilik hayatta tutan.. tek şey o aptal şifre. Bizde ihtiyaç duydukları bir şey olduğunu düşünüyorum. | Open Subtitles | رمز القفل ذاك، هو الشيء الوحيد الّذي يبقينا على قيد الحياة . لدينا شيء، يعتقدون أنّهم بحاجته |
| Ve beni hayatta tutan bilgileri vermeden önce çok uzun süre acı çekeceğim. | Open Subtitles | وسأتحمل الكثير من الألم لمدة طويــلة قبل أن أخبرك بالمعلومة ذلك يبقيني حية. |
| Bayanlar bilardosu onu hayatta tutan tek şey. | Open Subtitles | البلياردو النسائي هو ما يبقيه حيّاً |
| "Onları okşayan, besleyen, hayatta tutan, | Open Subtitles | أنا الذي ألمسهُم، وأُطعمهُم، وأُحافظُ عليهم علي قيد الحياة.. |
| - Beni hayatta tutan tek şey, buraya gelip bunu göreceğini düşünmekti. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي ابقاني على قيد الحياة هو فكرة وجودك هنا لترى هذا |
| Onu hayatta tutan tek şey araştırması. | Open Subtitles | بحثه هو الشيء الوحيد الذي أبقاه على قيد الحياة |
| Birkaç aydır beni hayatta tutan tek şey bu. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي كان يبقيني على قيد الحياة طيلة الأشهر القليلة الماضية |
| Beni hayatta tutan tek şey bu. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي يبقيني على قيد الحياة |
| Beni hayatta tutan tek şey o. | Open Subtitles | إنه الشيء الوحيد الذي يبقيني على قيد الحياة |
| Onu öldüren kişinin bir şekilde beni hayatta tutan kişi olması. | Open Subtitles | و ان الشخص الذي قتله هو نفسه الذي الذي يبقيني على قيد الحياة |
| O hafıza kartı beni hayatta tutan tek şey. | Open Subtitles | إن بطاقة الذاكرة تلك هي الشيئ الوحيد الذي يبقيني على قيد الحياة |
| Ama asla hiçbir emre uymamazlık yapmadım ve beni hayatta tutan şey de muhtemelen buydu. | Open Subtitles | , لكني ابدا لم اعصي امرا وذلك ربما ما أبقاني على قيد الحياة |
| Beni hayatta tutan kara büyüyle büyülendiğine hiç şüphe yok. | Open Subtitles | مسحور لا شك بواسطة السحر الأسود نفسه الذي أبقاني على قيد الحياة |
| Eriyen sular da küllerle karışıp bizi buraya hapsetti ama aynı zamanda bizi hayatta tutan şey de bu. | Open Subtitles | وإختلط مع الرماد, و أعتقد أن هذا هو السبب في ختمنا هنا, ولكن أيضا هو ما يبقينا على قيد الحياة. |
| Bu embriyo beni hayatta tutan tek şey. | Open Subtitles | الجنين هو الشيء الوحيد الذي يبقيني حية |
| Çünkü onu hayatta tutan tek şey bu. | Open Subtitles | -لأنّه الأمر الوحيد الذي يبقيه حيّاً |
| Seni hayatta tutan tek şey bu görev. Anladın mı? | Open Subtitles | الشئ الوحيد الذي يبقيك علي قيد الحياة هو هذا المهمة , هل تفهمني؟ |
| Beni hayatta tutan şeylerden biri bu. | Open Subtitles | انه الامر الوحيد الذي ابقاني على قيد الحياة |
| - Onu hayatta tutan muhtemelen bu. | Open Subtitles | هذا على الأرجح ما أبقاه على قيد الحياة |