| Bunun için geldi sandığımdan çok şaşırıp mutfağa girmesine izin verdim. | Open Subtitles | لقد فزعت ظننت أنها هنا من أجل هذه سوف أتركها في المطبخ |
| Sen yetenekli, yaratıcı birisin ve Food Network buraya seni görmek için geldi. | Open Subtitles | إنك ِموهوبة، إنكِ مُبدِعة، و الشبكة الغذائية هنا من أجل رؤيتكِ أنتِ |
| Mulligan için geldi. | Open Subtitles | لقد أتت من أجل (موليغان) |
| Telefonu için geldi. | Open Subtitles | لقد عادت من أجل هاتفها |
| Haftasonu için geldi. | Open Subtitles | لقد جاء من أجل عطلة نهاية الأسبوع |
| Buraya parasını saymak için geldi, kapıyı iki kez kilitledi, parasını masaya koydu fakat kutuyu hiç açmadı. | Open Subtitles | جاء هنا لعد المال أقفل الباب مرتين وضع المال على المكتب لكن لم يفتح الصندوق لماذا ؟ |
| Benim için geldi. | Open Subtitles | أتت لأجلي |
| Ah evet, üniversiteye geri dönebilirmiyim öğrenmek için geldi! | Open Subtitles | نعم . لقد اتى لكي يرى أذا كان بأستطاعتهانيرجعنيالى الجامعة. |
| Eğitim için geldi, istediğini de alacak. | Open Subtitles | هو جاء للتعلم وهو يحصل على ذلك |
| Buraya eğitim almak için geldi Jeffrey, ve hapishaneye bildiriyor. | Open Subtitles | إنه هنا للحصول على تعليم و هو يقدم تقريره للسجن |
| "Onca yolu Noel'imizi mahvetmek için geldi sonra da erkek kardeşiyle yattı." | Open Subtitles | ليست مثلكم حميعكم لقد جاءت إلى هنا من أجل أن تفسد عيد الميلاد و من ثم تنام مع أخوه |
| Geçirdiği vahim bir kazanın ardından değerlendirme için geldi. | Open Subtitles | حضرَت هنا من أجل تقييم بعد حادثة كادت أن تُقتل فيها |
| Zorunlu psikolojik değerlendirmeniz için geldi. | Open Subtitles | أنها هنا من أجل تقييمكم النفسي الألزامي. |
| Çok önemli bir çevre aktivisti ve buraya sırf bunun için geldi. | Open Subtitles | ، إنّها ناشطة كبيرة بحقوق البيئة . و قد طارت إلى هنا من أجل هذا |
| Kaçınız buraya bedava kurabiye için geldi? | Open Subtitles | كم منكم هنا من أجل الكعك المحلّى المجاني؟ |
| Benim için geldi Louisa! | Open Subtitles | لقد أتت من أجلي يا (لويسا) |
| Evet. Ama kahvaltı için geldi. | Open Subtitles | أجل، لقد عادت من أجل الفطور. |
| O sana yardım için geldi sen de ona arkanı döndün. | Open Subtitles | جاء من أجل المساعدة و أنت أعطيت ظهرك له |
| Bir meslektaşım geçen ilkbaharda buraya o şeyi öldürmek için geldi. | Open Subtitles | زميل لي جاء هنا لمحاولة وقتل هذا الشيء الربيع الماضي. |
| Benim için geldi. | Open Subtitles | أتت لأجلي |
| Buraya konuşmak için geldi. Ona güvenebilirsin. | Open Subtitles | لقد اتى لكي يتفاوض يمكنكم الوثوق به |
| Benim için geldi. - Hey. | Open Subtitles | . هو جاء من أجلى |
| Kılıcı almak için geldi. Kılıcı alıp evime götürün. | Open Subtitles | إنها هنا للحصول على السيف اخرجه من هنا واذهب به لمنزلي |
| Eyalet hükümetinde çalışıyor ve bütçemiz hakkında bize tavsiye vermek için geldi. | Open Subtitles | إنه يعمل لدى مجلس الحكومة وهو هنا لينصحنا عن كيفية إدارة ميزانيتنا |
| Bu adam, örneğin, buraya bir amaç için geldi. | Open Subtitles | ذلك الرجل، على سبيل المثال جاء هنا لغرض |
| Bu g. tveren buraya o halttan almak için geldi ve uçtu gitti. | Open Subtitles | ربما جاء هذا الحقير إلى هنا لقضاء حاجة فمات، |
| Öleceğini bildiği için geldi. | Open Subtitles | أتت لأنها كانت تعرف أنها تحتضر |
| İzin istemek için geldi. | Open Subtitles | بل جاء لطلب الأذن. |
| Yeni bir başlangıç için geldi ve olana bak. | Open Subtitles | حسنًا، جاء الى هنا للبدء من جديد وانظريّ ماذا حدث |