| İsimsiz ihbar ve ardından bir vekilin kızkardeşi fahişelikten tutuklanıyor. | Open Subtitles | بلاغ من مجهول ويقبض على شقيقة نائبة بتهمة المتاجرة بالجنس |
| Bazı çocukların çatıdan boya attığına dair bir isimsiz ihbar aldım. | Open Subtitles | وصلتني معلومة مجهولة المصدر عن أطفال يرمون الدهان من على السطح. |
| Polisi aradım, onlar da sahte ihbar diye beni karakola getirdiler. | Open Subtitles | اقتحم شخص المنزل اتصلت بالشرطة فأعتقالونى بتهمة عمل مكالمة زائفة |
| Karnaval kostümlü bir soygunu ihbar etmek istiyorum. | Open Subtitles | نعم.. أود أن أبلغ عن سرقة في متجر ماردي غراس |
| Bu kurumda yaşı küçük olanlara hizmet verildiğine ve çalıştırıldığına dair ihbar aldık. | Open Subtitles | لدينا تقرير يفيد بأن قاصرات يعملن هنا في هذه المكان |
| Peki cumartesi gecesinden saldırıyı ihbar edene kadarki zamanda ne yaptın? | Open Subtitles | إذا ما الذي فعلته بين ليلة السبت وليلة الإبلاغ عن الهجوم؟ |
| Plakanın bu sokakta park etmiş bir arabadan çalındığı ihbar edilmiş. | Open Subtitles | لوحة التسجيل تمّ التبليغ عن سرقتها من سيارة مركونة بهذا الشارع |
| Karakola gider misin diye sormamı istemişti. Herhangi bir ihbar gelmesine karşın. | Open Subtitles | أراد أن يطلب منك الذهاب لمركز الشُرطة، في حال ورد أيّ بلاغ. |
| Bu sabah, kimliği belirsiz bir ihbar üzerine Yüzbaşı Harris ve ben odalardan birini aradık. | Open Subtitles | هذا الصباحِ، بالعمل علي بلاغ مجهول النّقيب هاريس وأنا شخصياً فتّشَنا أحد مكاتبِكَ. |
| Amerikalı Jack Conrad hakkında bir ihbar telefonu geldi. | Open Subtitles | عرفت للتو معلومة من الخط الساخن عن الأمريكي جاك كونراد |
| FBI'a günde onbin tane böyle ihbar geliyor. | Open Subtitles | الإف بي آي تحصل على 10000 معلومة سرية أسبوعياً. |
| Polisin aradığını söyleyebilirsin onlara. Biriyle konuşman gerekiyor. Onları ihbar edeceğimi söyle onlara. | Open Subtitles | أخبرهم أن الشرطة اتصلت بكَ وعليكَ مكالمة أحدهم وأنني سأفضح أمرهم |
| Bay Craft, ihbar hattımızı arayan biri. | Open Subtitles | تلقينا مكالمة يمكن أن توضح لنا بشأن عملية سرقة |
| Ama biri bizi ihbar etti ve hepimizi toplama kampına gönderdiler. | Open Subtitles | ولكن أحدهم أبلغ عنا وقاموا بتسليمنا الى مخيمات اللاجئين |
| Amerikan malı bulundurduğunuz için sizi ihbar etmeyeceğim. | Open Subtitles | لن أرفع بك تقرير لحيازتك ممنوعات أمريكية |
| Ve son olarak belki de en önemlisi saldırıyı ihbar ederek aynı saldırganı başkasının da ihbar etmesi. | TED | وأخيراً، ولربما النقطة الأهم هي قدرتهم على الإبلاغ عن الاعتداء فقط في حال تم الإبلاغ عن نفس الجاني من قبل شخص آخر. |
| Tehlikeli olabileceğine inandığım, lise çağındaki bir hastamı ihbar etmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | احاول التبليغ عن مريض في المرحلة الثانوية الذي اعتقد انه خطير |
| En başında beni ihbar etmek ne kadar zekiceydi ha? Bütün işi suya düşürebilirdin! | Open Subtitles | كم كان معدل ذكاءك عندما أبلغت عني في البداية |
| Birisine çarpmak ve sonra kaçmak... Sen olsaydın polise ihbar etmez miydin? | Open Subtitles | أن ترى شخص يصدم ويهرب ،، ألن تفعل ما فعلت ،، ألن تبلغ الشرطة؟ |
| Beni ihbar etti ve ben de sırtına buz kıracağını sapladım. | Open Subtitles | لقد وشى بى ، فهويت برافع الثلج على ظهره |
| Conner'ı ihbar ettiğinde, kız bunları neden teslim etmedi acaba? | Open Subtitles | إذن لمّ لم تسلم الفتاة هذه الصور عندما بلغت عنه؟ |
| O arabanın çalındığını ihbar etmiş, çocuğunun aldığını değil. | Open Subtitles | قدّم بلاغاً بأن سيارته سرقت ليس أن أبنه أخذها بدون إذنه |
| Bana bir kez daha küfür edersen seni ihbar ederim. | Open Subtitles | أصرخ في وجهي مرةً أخرى, و سأقدّم البلاغ. |
| Memur bey, onu ihbar eden kimse, işbirlikçi odur. | Open Subtitles | أيها الضابط، الرجل الذي بلغ عنه هو الخائن |