| Karakterlerim, gösterilerimdekiler gibi, bu sorular arasındaki alanlarla oynamama izin veriyor. | TED | حسناً شخصياتي ، مثل التي في عروضي تسمح لي بأن ألعب بالمساحات بين تلك الأسئله |
| Burda kalmama izin veriyor. | Open Subtitles | نعم، هي تسمح لي بأخذها، نعم إنها ملائمة جدًا |
| Bay Duncan iyi birisi olmalı çocukların buraya gelip oyuncaklarla oynamalarına izin veriyor. | Open Subtitles | من المؤكد بان سيد، دنكن رجل جيد حيث يدع الاطفال ياتون الى هنا ويلعبون بالعابه |
| Evi genişletmek için para kullanmama izin veriyor. | Open Subtitles | هذا يسمح لى بإستخدام الأموال لتوسيع المنزل |
| Ki bu ülke Amerikan kumar yasasına izin veriyor. | Open Subtitles | " حسناً سيرفر ذلك الموقع في " الأرجنتين مما يسمح له بالتهرب من قوانين اللعب الأمريكية |
| Alanların birbirleri ile nasıl bir ilişki içerisinde olduğunu gösterecek şekilde fikirleri birbirlerine bağlamanıza izin veriyor, | TED | إنها تسمح لك بربط الأفكار المشتركة وتشير لكيف ترتبط المجالات لبعضها البعض، |
| Annen kendi parke zemininde kaykay yapmana izin veriyor mu? | Open Subtitles | هل امك تدعك تلحب بلوح التذحلق على الارضية الخشبية ؟ |
| Yani, resmi boşanma için beklerken evde kalmama izin veriyor, bu çok güzel bir şey çünkü ona karşı pek iyi değildim. | Open Subtitles | بينما أنتظر الإنفصال القانوني لقد سمح لي بالبقاء في منزله وهذا لطيف منه لأنني لم أتصرف بشكل جيد على الإطلاق |
| Güvenlik kategorim bunu atlamama izin veriyor. | Open Subtitles | أنت تعلم أن درجتي الأمنية تسمح لي بتجاوز الفحص |
| Kız kardeşim var, bodrum katında kalmama izin veriyor ancak yukarı kata gelmemi istemiyor. | Open Subtitles | لديّ شقيقة، إنها تسمح لي بالبقاء في القبو إنها توصد الأبواب لئلا أصعد إلى الأعلى |
| Dünyadaki gördüğüm en güzel kadınlardan biri ilk önce onu dikizlememe izin veriyor sonrasında ona asılmama... | Open Subtitles | حينما تسمح لي أحد أجمل النساء اللاّئي رئيتهن، بتفحصبؤبؤعينيهامندونقيود.. ثمتدعنيأداعبها،برغبتها.. |
| Arkadaşımın evi ama kalmama izin veriyor. | Open Subtitles | إنه منزل صديقتي لكنها تسمح لي بالمكوث هنا |
| O zaman iyi insanlara kötü şeyler olmasına neden izin veriyor? | Open Subtitles | لماذا يدع الأشياء السيئة تحدث للناس الطيبين؟ |
| Beni anlıyor. Beni anlıyor ve hala etrafında dolaşmama izin veriyor. | Open Subtitles | ، هو يفهمنى يفهمنى و يسمح لى بالبقاء معه |
| Peter'ın kendine has DNA'sı, bir karışıma izin veriyor. | Open Subtitles | الحمض النووي الخاص بـ(بيتر) يسمح له بالخلط |
| Öğretilerin, pornografi saklamana izin veriyor mu? | Open Subtitles | هل تعاليمك تسمح لك بالاحتفاظ بالأشياء الإباحية؟ |
| İstediğini yapmana izin veriyor. | Open Subtitles | كما أنّها تدعك تفعل مايحلو لك. |
| Benim polis arabasının içinde oturmama izin veriyor. | Open Subtitles | هو سمح لي بالجلوس في سيارة الشرطة الخاصة به |
| Günümüzün en iyi ölçümleri, evrenin ne kadarının karanlık olduğunu bulmamıza izin veriyor. | TED | القياسات المتواجدة حالياَ تسمح لنا بحساب مقدار ظلام الكون. |
| Bütün parayı kasasında saklamama izin veriyor. | Open Subtitles | سيسمح لي بالإحتفاظ بكل المال الذي كان في الخزينة |
| Ve halen hayatta olmanın tek sebebi benim buna izin veriyor olmamdır. | Open Subtitles | والسبب الوحيد لبقائك على قيد الحياة هو سماحي بذلك |
| Kullanmama izin veriyor. Alo! Param yok gibi mi görünüyorum? | Open Subtitles | سمحت لي بإستعمالها هذا لايعني أن ليس بمقدوري الحصول عليها |
| Bu da sizin verimliliğinizin yüzde 2'den yüzde 100'e çıkmasına izin veriyor. | TED | وذلك يسمح لك برفع الكفاءة من واحد من عشرة آلاف إلى نحو اثنين في المائة |
| Falza yayılma yok fakat, hayal gücümüz sahneyi tekrar oluşturmamıza izin veriyor. | Open Subtitles | لايوجد الكثير من النظريات لكن خيالنا يسمح لنا بمحاولة إعادة بناء المشهد |
| Ama kanun, vergisiz emlak yatırımı yapmalarına ve nasıl kullanıldığına bakmaksızın para toplamalarına izin veriyor. | Open Subtitles | لكن القانون لا يسمح لها للاستثمار في العقارات معفاة من الضرائب وجمع المال دون محاسبة لكيفية استخدامها |
| En azından biri hâlâ faksını kullanmama izin veriyor. | Open Subtitles | على الأقل شخص واحد مستعد لأن يسمح لي باستعمال الفاكس |