| Sizinle oturup çene çalmayı isterim ama kaderle bir randevum var. | Open Subtitles | إسمع، إنني أود مواصلة التحدث معكم. لكن لديّ موعد مع القدر |
| Bizlerin kaderi onun ellerinde iken kaderle tartışmak aptallıktır. | Open Subtitles | فمن الحماقة مصارعة القدر عندما نكون تحت يديه |
| kaderle randevu için iyi bir renk. | Open Subtitles | انهم لون العظام ، وهو لون جيد .مع موعد مع القدر |
| Gerçek şu ki, söylemediğim veya yapmadığım şeyler de aynı kaderle karşılaştı. | TED | في الواقع، كل شيء لم أقله أو أفعله أيضاً لاقى نفس المصير. |
| kaderle çevrelenmiş fikirlere ve kaderimizin kan bağımızla şansımızla ya da durumumuzla ilgili olup olmadığıyla ilgileniyordum. | TED | لقد كنت مهتمة بالأفكار التي تتناول المصير وعما إذا كان يتحدد مصيرنا بواسطة السلالة، أو الصدفة أو الظروف. |
| Ben birazdan dönerim. Ama unutma, kaderle uğraşılmaz. | Open Subtitles | سأعود في الحال، ولكن تذكر لا تحاول العبث بالقدر |
| Yani kaderden sözediyor. Kehanete göre göz kaderle kör edilebilir. | Open Subtitles | اذن هذه العين لابد من اعمائها بواسطه خنجر القدر |
| kaderle savaşan ve imkansızı mümkün kılan. | Open Subtitles | الذي خاض معركة مع القدر وجَعلَ المستحيل ممكن |
| Bu gece kaderle randevun olabilir hayatım, ve olabildiğince güzel olmalısın. | Open Subtitles | أتعلمين, ربما يكون لديك موعدٌ مع القدر الليلة, عزيزتي, ويجب عليكِ أن تكوني جاهزة لارتداء أجمل رداء ممكن |
| Zamanla ve kaderle yıpranmış, fakat iradesi kuvvetli... | Open Subtitles | صنع الضعف بالوقت و القدر, لكن القوة بلإرادة |
| kaderle ilgili soruya gelecek olursak tek bildiğim, kader bile bir sona ulaşacaksa bunu tek başına yapmayacaktır. | Open Subtitles | وبالنسبة لسؤال القدر. كل ما أعرفة .. حتى إذا أراد لك القدر أن تحقق شيئا فلا يمكنه فعل ذلك لوحدة. |
| Nedenin ne olursa olsun giyilen kafa bandının kaderle birlikte getirdiği yükümlülükleri birisi taşımalı. | Open Subtitles | مهماً كانت اسبابك على الواحد ان يتحمل عبأ القدر الذي يأتي معه ربطة الرأس رقم 1 |
| Yeni zamanın mesihi. Ölümlüler tarafından tapılan biri. kaderle ilgili kararlar veren bir tanrı. | Open Subtitles | مسيح معاصر يعشق الفانون رمزه، وقرارات يتخذها ضداً على القدر. |
| Immy, sana zor bir test uyguladım, kaderle bağdaşlaştırdım. | Open Subtitles | إيمي, لقد وضعتك في إختبار صعب معتمدٍ على القدر |
| kaderle savaşıp savaşamayacağımız hep gizemli kalacak. | Open Subtitles | ..السؤال الذي يقول : هل نستطيع أن نكافح القدر سيظل لغزاً على الدوام |
| Ama kaderle uğraşırsan, o noktaya çok daha hızlı varırsın. | Open Subtitles | لكن العبث مع القدر سيضعكَ هناكَ اسرع مما تتخيل |
| Beni hapseden fenerin yüzüğüne sahipsin. Aynı kaderle yüzleşeceksin. | Open Subtitles | أنت ترتدي خاتم الفانوس الذي سجنني، ستلاقي نفس المصير البائس. |
| Beni hapseden fenerin yüzüğüne sahipsin. Aynı kaderle yüzleşeceksin. | Open Subtitles | أنت ترتدي خاتم الفانوس الذي سجنني، ستلاقي نفس المصير البائس. |
| Özür dilerim, gitmek zorundayım. kaderle randevum var. | Open Subtitles | انا اسف،لابد ان اذهب انا لدي ميعاد مع المصير |
| Hastamı Todd'un elinden alıp, Turk'e vererek kaderle oynayıp oynamadığımı merak etmekten kendimi alıkoyamadım. | Open Subtitles | لم أستطع منع نفسي من التفكير (بأن نقل المريضة من (تود ,(و إعطائها لـ(تورك كان تلاعب بالقدر |
| kaderle oynayıp oynamadığını merak ediyorsun. | Open Subtitles | ! أنت تتسائل إن كنت قد تلاعبت بالقدر |