kendine güvenen adam. Onları nasıl güldüreceğini bilir. | Open Subtitles | الشخص الذي يثق بنفسه يستطيع ان يجعلهم يضحكون |
Sadece kendine güvenen biri bunu itiraf eder. | Open Subtitles | لا يعترف بهذا سوى رجل يثق بنفسه حقاً |
sen güçlü, kendine güvenen bir kadınsın sigaraya ihtiyacı olmayan. | Open Subtitles | انتى الان قوية ,امرأة واثقة من الذى لا يحتاج للتدخين |
Sen güçlü kendine güvenen bir kadınsın sigaraya ihtiyacı olmayan. | Open Subtitles | أنتى امرأة قوية واثقة من الذى لا يحتاج للتدخين |
Kendine güvenmeyen , zayıf bir kediymiş. Ancak onu seven ailesinin uzun ve sabırlı yardimları sonucunda, şimdi, 3 yıl sonra, mutlu ve kendine güvenen bir kedi. | TED | كانت مهزوزة وغير واثقة من نفسها. ولكن مع الدعم الذي تلقته من عائلتها، والوقت المكرس لها، وصبرهم، الآن، وبعد ثلاث سنوات، أصبحت قطة سعيدة وواثقة من نفسها. |
Hayır, kendine güvenen biri sadece. | Open Subtitles | -كلّا، بل مُعتمد على نفسه . |
kendine güvenen insanlar kusurlarını kabul eder dediğinizi sanıyordum. - Odağımızı saptırıyorsun. | Open Subtitles | ظننت أن الناس الواثقين من أنفسهم يمكنهم الإعتراف بعيوبهم |
Her zaman olacağını bildiğim kendine güvenen, güçlü prenses oldun.. | Open Subtitles | لقد غدوتِ أميرة قوية وواثقة من نفسها لطالما علمتُ ذلك |
Beyler ben insanları severim, özellikle de kendine güvenen enerjik kadınları takdir ederim. | Open Subtitles | وأعجب بـ المرأة الواثقة من نفسها معجب ؟ |
Sadece kendine güvenen biri bunu itiraf eder. | Open Subtitles | لا يعترف بهذا سوى رجل يثق بنفسه حقاً |
- Ben. - kendine güvenen erkekleri severim. | Open Subtitles | -أحب الرجل الذي يثق بنفسه |
Güçlü kendine güvenen bir kadın sigaraya ihtiyacı olmayan. | Open Subtitles | إمرأة قوية واثقة من الذى لا يحتاج للتدخين |
Zarif, hazırcevap kendine güvenen... | Open Subtitles | مثيرة بالطبع لبقة ، مرحة ، واثقة من نفسها |
- Neymiş o peki? - Akıllı, güçlü, kendine güvenen bir kadınsın. | Open Subtitles | أنت ذكية, قوية, وإمرأة واثقة من نفسها |
Hayır, kendine güvenen biri sadece. | Open Subtitles | -كلّا، بل مُعتمد على نفسه . |
kendine güvenen ve kararlı bireyler olmuşlar. Ve benim için önemli olan, sizin için de yani, şimdi-odaklı olmaları yerine gelecek-odaklı olmaları. | TED | كانوا واثقون من أنفسهم و ذوي إصرار. والمهم بالنسبة لي اليوم، والمهم لكم، أنهم كانوا يركزون علي المستقبل بدلا من التركيز علي الحاضر. |
Bu, sınırsız, kıtalar arası, iddialı, dışa odaklanmış, kendine güvenen kıtanın bir merkeziydi. | TED | كان هذا مركزًا واحدًا في قارة بدون حدود وعابرة للقارات، وطموحة وواثقة. |
Kızı, Rani, benden birkaç yaş küçüktü, kucağında ne olduğunu anlamadan bir zamanlar kendine güvenen annesi olarak bildiği kadına olanları şaşkınca izliyordu. | TED | إبنتها, "راني", وهي أكبر مني ببضع سنوات, جلست في حضنها, مذهولة, غير مستوعبة لما حدث لتلك المرأة الواثقة من نفسها التي كانت تعرفها ك والدتها. |
Her zamanki kendine güvenen Brennan. | Open Subtitles | برينان الواثقة من نفسها ذاتها |