| Bir keresinde başroldeki asıl karakterin ilk yarım saat konuşmadığı bir film izledim. | Open Subtitles | في مرة، شاهدت فيلما، وفي أول نصف ساعة، لم تتحدث الشخصية الرئيسية |
| Bu konuda konuşmadığı kimse var mı acaba? | Open Subtitles | هل هناك أي شخص لم تتحدث معه حول هذا الموضوع؟ |
| Çünkü benimle konuşmadığı sürece onunla konuşamazdım. | Open Subtitles | لأنني لا يمكن التحدث إليها ما لم تتحدث لي. |
| Ryan benimle konuşmadığı zaman sen onun dert ortağı oluyorsun. | Open Subtitles | تتظاهر بالصداقة مع رايان في حين انّه لا يتكلم معّي حتّىَ تعلم , عِندما لا يعلم حتّىَ |
| Evet o ve son birkaç gündür bizle konuşmadığı ve telefonlara çıkmadığı için. | Open Subtitles | أجل، هذا وأنه لا يتكلم معنا ولم يرد على مكالماتنا منذ أيام |
| Öğrencilerin izinsiz konuşmadığı türden bir okul. | Open Subtitles | مدرسة لا يتكلم فيها الطلاب من دون إذن |
| Çocukların hiç konuşmadığı ama birden konuşmaya başladığı bir kız olmanın nasıl bir şey olduğunu biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلم كيف هو شعور أن تكون فتاة لا يكلّمها الفتيان ثمّ فجأة يأتي فتى و يتحدّث معك ؟ |
| Baban seninle konuşmadığı için duygularını bastırıyorsun. | Open Subtitles | لأنك تدفن عواطفك لأسفل لأن والدك لم يكن يتحدّث معك |
| Biliyorum çok saçma, ama olanlar hakkında konuşmadığı her an akıl sağlığı için o kadar zararlı. | Open Subtitles | أنا أعلم أن ذلك بدا مؤسفاً، ولكن كلما لم تتحدث شقيقتك عما حدث كلما أضر ذلك بصحتها العقلية |