| Yağmur mevsiminden kurak mevsime önemli bir geçiş başlamak üzere. | TED | إذ سيحدث التحول الكبير من موسم الأمطار إلى موسم الجفاف. |
| kurak mevsimde, her dört günde bir, dört saat suyumuz olurdu. | TED | خلال موسم الجفاف ، كان لدينا أربع ساعات للشرب كل أربعة أيام. |
| Orada toprak çok kurak, Arikara'ların avlayacağı hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ،الاراضي كلها جافة هناك بالأعلى .وليس هناك شيء تصطاده هنود الحمر |
| Sıcak su kaynakları ve gayzerler taşlık ve kurak zemninden kaynayarak patladılar. | Open Subtitles | الينابيع الساخنة و السخانات التي تغلي عبر المناظر الطبيعية الصخرية و القاحلة. |
| 1850'lerde Brigham Young pamuk yetiştirmeleri için aileleri St. George'a gönderdi, çünkü sıcak, kurak bir iklimi vardı. | TED | في عام 1850، أرسل بريغهام يونغ عددا من العائلات إلى ساينت جورج لزراعة القطن بسبب الحر والمناخ الجاف. |
| Ama gezegenimizdeki tropikal ovaların çoğunda yağışlı mevsimi kurak mevsim izler. | Open Subtitles | لكن على أكثر السهولِ الإستوائيةِ عبر كوكبِنا إنّ الفصلَ الرطب َيتبعه فصل جاف اخر. |
| Aylardır son derece kurak bir mevsimin içindeyiz. | Open Subtitles | نحن نعيش الآن بعد مرور أشهر على موسم جفاف طويل واستثنائي |
| Çok kurak koşullarda hiç açılmadılar. | TED | وهي لم تنشط سابقا في ظروف الجفاف المفرطة. |
| Bu ölçümleri, en iyi jeotermal derecelere ulaşmak adına kurak dönemde | TED | سجلنا درجات الحرارة هذه في موسم الجفاف لضمان نقاوة الدرجات الحرارية الأرضية |
| Her şeye rağmen, bu kurak ve açlığa meyilli bölgede Fonio rahatça yetişebiliyor. | TED | إلا أن في منطقة الجفاف والمعرضة للمجاعة، ينمو الفونيو بحرية. |
| Aralıksız, kurak 36 gün mü? | Open Subtitles | أين كان الجفاف طوال الـ 36 يوم الماضية ؟ |
| Bu fillerin hayatı güneşin yarattığı mevsimsel döngüye, ...kurak ve sulak dönemlerin yıllık ritmine bağlı olarak gelişir. | Open Subtitles | حياةهذهالأفيال، يسيطر عليها الأيقاع السنوي للرطوبة و الجفاف. الدورة الموسمية التي تصنعها الشمس. |
| Bu fillerin hayati gunesin yarattigi mevsimsel donguye, ...kurak ve sulak donemlerin yillik ritmine bagli olarak gelisir. | Open Subtitles | حياةهذهالأفيال، يسيطر عليها الأيقاع السنوي للرطوبة و الجفاف. الدورة الموسمية التي تصنعها الشمس. |
| Orta Triasik döneminde yiyecek için dünya hem kurak hem de sıcaktı. | Open Subtitles | في وسط العصر الترياسي ، كانت الأرض ساخنة و جافة تحوي القليل من الطعام |
| Bu kurak bölgede insan nerede içki içer biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف زميلاَ يجلب مشروبات في مقاطعة جافة ؟ |
| Mikrobiyal toplulukların yaşadığı her biri farklı olan habitatlara sahibiz derimizin kurak çöllerinden dudaklarımız üzerindeki köylere, ağızlarımızdaki şehirlere kadar. | TED | كل جسم هو مسكن مختلف لمجتمعات الميكروبات: من الصحاري القاحلة بجلودنا، للقرى على شفاهنا، والمدن في أفواهنا. |
| Yağmurormanları genellikle, tüm ufka yayılan... geniş, kurak topraklarla komşudur. | Open Subtitles | هطول الأمطار أخيراً، كان سبباً لرفع أسعار الأراضي القاحلة التي تصل إلى الأفق من جميع الجهات |
| Bu kurak mevsim. Yiyecek bulamazlar. | Open Subtitles | الفصل الجاف لن يستطيعوا إيجاد أي شئ للأكل |
| Her kurak mevsimde adanın her tarafında hala binlerce ateş yanıyor. | Open Subtitles | في كل موسم جاف آلاف من الحرائق لا تزال مُلتهبة في أنحاء الجزيرة |
| Bu normal bir kurak mevsim dolaşması değil sen de biliyorsun. | Open Subtitles | هذا ليس موسم جفاف عادي للتجول وأنت تعرف هذا |
| ABD genişliğinde olan bu kurak dünya gezegendeki en kudretli kum fırtılarını üzerinize yağdırabilir. | Open Subtitles | إنَّهابحجمالولاياتالمُتحدة، وباطنها القاحل يُمكن أن يُطلق أكبرالعواصفالرمليةعلى الكوكب. |
| Arabistan o kadar kurak ki tüm bu küçük kıtada bir tane bile nehir sürekli akamaz. | Open Subtitles | شبه الجزيره العربيه جافه جدا لدرجة انه لايوجد نهر يتدفق بشكل دائم على شبه القاره |
| Sahel bölgesi Sahra Çölü'nün güneyinde kalan yarı kurak alan. Batıda Atlantik'ten, doğuda Kızıldeniz'e uzanıyor. | TED | منطقة الساحل هي منطقة شبه قاحلة جنوب الصحراء الكبرى تمتد من المحيط الأطلسي في الغرب إلى البحر الأحمر في الشرق |
| Beklenmedik biçimde kurak geçen sonbahar mevsimi ülkedeki bütün çiftçileri etkiledi. | Open Subtitles | نتيجه للجفاف الغير عادي في هذا الخريف فقد تاثرت الزراعة بشدة |
| Mahwa, kurak ve sıcak çölde bir vaha gibidir. | Open Subtitles | اسجار المهوى تشكل مايشبه الواحةُ في صحراء جافّة حارة. |
| Madagaskar'ın geniş arazilerininin en kurak ve tehlikeli köşesinde doğdu. | Open Subtitles | ولد فى اكثر المناطق جفافا و الركن الأكثر عدائيه من الاراضى الطبيعية الشاسعة فى مدغشقر. |
| Ancak o yıl herkesin hatırlayabildiği en kurak mevsimdi. Hatta mohwa bile çiçek açmadı. | Open Subtitles | ولكن هذه السنة كانت أكثر جفافاً مما يتذكر أحد |
| Ve gelecek kurak mevsim için su toplayarak, dev gövdelerinde toplar. | Open Subtitles | وتجمع الماء لتخزينه في تجاويفها الضخمةِ، إستعدّْاداً للفصلِ الجافِ القادم. |
| Platonun göçebeleridir ve bu kurak ovalarda vahalar arayarak muazzam mesafeler kat edebilirler. | Open Subtitles | بدو الهضبةِ وسَيَعبرونُ مسافاتَ واسعةَ في أغلب الأحيان عبر هذه السهول الجافّة في البحثِ عن الواحاتِ. |