| Buralarda bu akşam olağan dışı bir şeyler fark ettin mi? | Open Subtitles | فقط أتساءل, إن كنت لاحظت أى شيء على غير المعتاد الليلة؟ |
| Son birkaç günde, olağan dışı bir şeye rastladın mı? | Open Subtitles | هل لاحظت أي شيء غير طبيعي في الأياام الماضية ؟ |
| Telefon kaydında veya mali hesapların da olağan dışı bir şey yok. | Open Subtitles | حسناً، لمْ يكن هناك شيء غير عادي في هاتفه أو سجلاّته الماليّة. |
| Bu olağan dışı konuyu araştırıyordum ve bu da Sebastian'ın meraklı bakışlarını üzerime çekti. | TED | كُنتُ أبحثُ كما أخبرتكم عن شيءٍ خارجٍ عن المألوف وقد تطلّب الأمرُ عينيّ سيباستيان لأجدَ ماكنتُ أبحثُ عنه. |
| Çok geçmeden elimizdeki bu bilgilerde olağan dışı bir şey olduğunu fark ettik. | Open Subtitles | حالاً ، أدركنا أن هناك شيء ما بهذه البيانات والتي ليست غير عادية |
| olağan saçmalıklarından bir ipucu bulursam senin ve davanın canına okurum. | Open Subtitles | إنها إحدى تلميحاتك المعتادة, وسوف أرميكي وسأضعكِ مع قضيتك داخل مؤخرتكِ |
| Alerjiler için olağan dışı ve oldukça hassas bir psikolojik dengenin korunması esasına dayanan bir çözüm buldum. | Open Subtitles | إبتكرت علاج للحساسية الذي يعتمد على الحكم الميزان النفسي الغير معتاد او بالاحري الرقيق |
| Bak, Jeanne, bu sıradan bir istiridye vahşi olağan üstü bir şekilde kuvvetli. | Open Subtitles | انظري, يا جان, إلى هذه الأسماك الصدفية العادية إنها بحرية طائشة بقوة استثنائية. |
| cümlesi o yemeğin nasıl üretildiğini anlatmak isteyen kimseye verilen olağan bir cevap. | Open Subtitles | هو الرد المعتاد لأية محاولة لإخبار أحدا ما كيف أن أنتج ذلك العشاء. |
| Ayrıca dağlarda yeni bir servis mekanı edinip kıyıdaki olağan kiliselerini bırakan kilise cemaati. | TED | وهناك جماعة المصلين الذين تركوا مبنى الكنيسة المعتاد الموجود على الشاطيء للصلاة على التلال. |
| Bir sonraki olağan seçimde, Pepe Lobo reform, ama aynı zamanda uzlaşma vaat eden bir platformda galip geldi. | TED | وفي الموعد المعتاد للانتخابات, بيبي لوبو فاز باغلبية ساحقة بالاعتماد على برنامج انتخابي وعد بالاصلاح, والمصالحة ايضا |
| Bakalım satın alım vaktinde olağan dışı bir hareketlilik var mıymış. | Open Subtitles | نرى لو كان هناك أيّ نشاط غير طبيعي بوقت عمليّة الشراء. |
| Bir kanserojen, vücudun diğer organlarına da sıçrayabilen ve yayılabilen ve hücrelerde olağan dışı büyümeye yol açan bir çeşit bileşik ya da etkendir. | TED | المادة المسرطنة هي أي مادة أو عامل ,يسبب نمو غير طبيعي للخلايا .و يجعلها كذلك تنتشر وتنتقل إلى أماكن آخرى |
| Bir kez daha, olağan dışı siyasi ilişkilerin olduğu bir dönemde yaşıyoruz. | TED | نحن نعيش مجددًا في فترة اشتباك سياسي غير عادي. |
| 1950'lerde Colorado normal bir günde bu sadece normal birgün, sel baskını değil, susuzlukta değil olağan bir gün , buna benzemektedir | TED | هذا هو نهر كولورادو في يوم عادي سنة 1950، هذا، كما تعلمون، ليس بفيضان أو جفاف، في يوم عادي هو يبدو بهذا الشكل. |
| Sıradan bir karaktere sahip olmadığım için olağan bir şüpheliyim. | Open Subtitles | أنا مُشتبه في ولادتي الطبيعية فقط لأنني لستُ من النوع المألوف |
| Şunu söyleyeyim Sayın Başkan bu epey olağan dışı bir teklif. | Open Subtitles | لابد أن أقول سيدي الرئيس أن هذه صفقة غير عادية جدًا |
| Ancak sorular sormaya başladım ve daha önceden de araştırmış olduğum olağan şeyleri buldum. Örneğin, haritalar nasıl görünüyordu? | TED | ولكن بدأت في طرح الأسئلة والبحث عن الأشياء المعتادة الذي كنت استكشف فيها من قبل، مثل، كيف تبدو الخرائط ؟ |
| Kulağa oldukça hoş geldiğini biliyorum ama bunlar Kramerica'daki olağan işler. | Open Subtitles | أعرف أن كل ذلك يبدو ترفيهاً ولكن ذلك عمل معتاد في كرايمركا. |
| Sizleri olağan yollarla cezalandırmak da kolaya kaçmak olurdu. | Open Subtitles | وسيكون من السهل لمعاقبتكم بالطريقة العادية. |
| Şimdi ilginç olan, size katılacak kişiler ağınızdaki olağan kişiler değiller. | TED | الآن المثير للاهتمام، هو أن الناس الذين سينضمون إليك ليسوا هم المشتبهين المعتادين في شبكتك. |
| Lütfen olağan dışı bir şey olursa polise haber verin. | Open Subtitles | لذا رجاء دعي الشرطة تعرف ان حدث شيء غير اعتيادي |
| Bu yıldızlar Güneş gibi olağan. Yaşları, her şey normal. | TED | هذه النجوم طبيعية كما الشمس. العمر, وكل شيء كان طبيعيًا |
| Afrika'nın birçok yerindeki milyonlarca sürücü için bu olağan bir şey. | TED | بالنسبة لملايين السائقين في عدة مناطق بأفريقيا، هذا هو الطبيعي. |
| olağan dışı bir olaya Hoş geldiniz: | Open Subtitles | نرحب بكم فى حدث غير عادى يحدث للمرة الاولى،، |
| Ancak flaştan önce hiçbiri herhangi olağan dışı bir şey görmemiş ve duymamışlar. | Open Subtitles | لكن لم يكن أي منهم رأي أو سمع أي شيء غير إعتيادي قبل الوميض |
| Hiçbir şey. Ne babamın günlüğünde ne de olağan kitaplarda yok. | Open Subtitles | ليس موجودا في يوميات والدنا أو في أيّ من الكتب الإعتيادية |