| MR çektirdi fakat bunun sebebinin bu olmadığını biliyor. | Open Subtitles | قام بتصوير بالرنين المغناطيسي يعرف أنه ليس ذلك |
| Onu cinayete bağlayacak fiziksel delilimiz olmadığını biliyor. | Open Subtitles | إنها تعلم أنه ليس لدينا دليل مادي يربطها مباشرة لجريمة القتل |
| O, yani senin göründüğün gibi olmadığını biliyor mu? | Open Subtitles | أقصد، هل تعرف بأنّكَ لست... فتى حقيقي؟ |
| Artık onu püskürtecek gücümüz olmadığını biliyor. | Open Subtitles | هو يعرف أن ليس لدينا القوة الآن للرد عليه |
| Çünkü Albay insanlar kadar daha özel bir şeyin olmadığını biliyor. | Open Subtitles | لأن العقيد يعرف بأنه لا يوجد هناك أشخاصمميزون. |
| Bir striptiz kulübü olmadığını biliyor mu? | Open Subtitles | هو يعلم أنه ليس ناد ٍ للتعر أليس كذلك ؟ |
| Onu kaçırdılar. Baban bunun doğru olmadığını biliyor, değil mi, koç? | Open Subtitles | الآن ، والدكِ يعلم أنّ هذا ليس حقيقيّ، أليس كذلك أيُّها المُدرّب؟ |
| Ve benim sayemde Felton elimizde kanıt olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وبفضلي، (فيلتون) يعلم بأنه ليس لدينا أدلة |
| Veya onun ilaç etkisi altında olup olmadığını biliyor musunuz? | TED | هل تعلمي إذا هو ثمل أو شيء من هذا القبيل؟ |
| Eminim gençliğinde son derece güzel bir kadındı ama kadın artık genç olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وأنا متأكد من أنها كانت شابة جميلة في صباها وهي تعرف أنها لم تعد شابة، رغم أنها في نظره... |
| Salonun açık olup olmadığını biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعرف إن كان الصالون مفتوح ؟ |
| Bir MR çektirdi. Bunun öyle olmadığını biliyor. | Open Subtitles | قام بتصوير بالرنين المغناطيسي يعرف أنه ليس ذلك |
| Kabul etmek zorunda değilsin ama bir parçan, geçmişinin seni yönlendirmesine izin vermek zorunda olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وليس عليك أن تعترف بذلك لي لكن هنالك جزء منك يعرف أنه ليس عليك أن تجعل ماضيك يكون مستقبلك |
| Ancak Thomas bunu bütün dünyaya söylemek zorunda olmadığını biliyor. | Open Subtitles | لكن (توماس) يعرف أنه ليس من المفترض عليه إخبار العالم أجمع بهذا. |
| Eh benim tarzım olmadığını biliyor. | Open Subtitles | حسنا, نعم, أنها تعلم أنه ليس طبعي. |
| Kanser olmadığını biliyor muydun? | Open Subtitles | -كنت تعلم أنه ليس سرطاناً؟ |
| Senin göründüğün gibi olmadığını biliyor mu? | Open Subtitles | هل تعرف بأنّكَ لست... فتى حقيقي؟ |
| Artık onu püskürtecek gücümüz olmadığını biliyor. | Open Subtitles | هو يعرف أن ليس لدينا القوة الآن للرد عليه |
| Dr. Eugene göçmen bürosunu arayacağını söyledi çünkü iznim olmadığını biliyor... | Open Subtitles | دكتور يوجين قال بأنه سيتصل بدائرة الهجرة لانه يعرف بأنه ليس لدي اوراق |
| Wallace, onun son üç aydır burada olmadığını biliyor. | Open Subtitles | ولاس يعرف بأنه غائب اخر ثلاث أشهر |
| Winston bunu bir ilerleme olarak görüyorken bunun dünyanın doğru bir tasviri olmadığını biliyor. | Open Subtitles | وعلى الرغم من ونستون ترى في ذلك التقدم، لأنه يعلم أنه ليس صورة دقيقة من... العالم. |
| Baban bunun doğru olmadığını biliyor, değil mi, koç? | Open Subtitles | الآن ، والدكِ يعلم أنّ هذا ليس حقيقيّ، أليس كذلك أيُّها المُدرّب؟ |
| Corvinus onu uyandırmaktan bir yararı olmadığını biliyor. | Open Subtitles | كرايفن) يعلم بأنه ليس بند له إن استيقظ) |
| Onun hakkında yazılan kişisel şeylerin doğru olup olmadığını biliyor musun? | Open Subtitles | هل تعلمي لو أن تلك الأشياء الخاصة نُشرت عنها سيكون ذلك سوياً ؟ |
| - Radyo'nun fikri olmadığını biliyor. | Open Subtitles | إنها تعرف أنها لم تكن فكرة (راديو)َ |
| Affedersiniz, buralarda bir Phoebe Halliwell olup olmadığını biliyor musunuz? | Open Subtitles | عذراً، ألا تعرف إن كانت " فيبي " في مكان ما هنا؟ |