| Annesini öldürmüş, kafasını uçurmuş, soğanla yumuşatmış. | Open Subtitles | قتلها، ثمّ قطع رأسها وقام بطهيها مع البصل |
| Öncelikle, karaciğeri çıkartın ve aperatif niyetine soğanla hafifçe kızartın. | Open Subtitles | بداية، ننزع الكبد و نقليه مع البصل للوجبة الخفيفة |
| Tamam bana ver. soğanla her şey iyi gider. | Open Subtitles | هيا ، أعطني واحده كل شيء مع البصل يكون طعمة لذيذ |
| Pheobe istediği gibi yaptı, bezelye ve soğanla... | Open Subtitles | طالما ان فيبي تحصل على البلازلاء والبصل |
| Yumurta, peynir ve soğanla sarılmış biftek. | Open Subtitles | a ستيك جناحِ لَفَّ حول a مجموعة البيضِ، الجبن والبصل. |
| soğanla sote edilmiş domatesli kırmızı mercimek çorbası. | Open Subtitles | عدس أحمر مع نعناع بالبصل المقلى وطماطم مكعبة |
| aslında bay Simpson, mumyalama hakkında inanılmaz bilgilere sahipler ilk olarak, beyni burnundan dışarı çıkarıp, kafatasını soğanla dolduruyorlar grosa! | Open Subtitles | بالواقع يا سيد (سمبسن)، إنهم يعرفون الكثير عن عملية التحنيط أولاً يخرجون المخ من الأنف بخطّاف ثم يحشون الدماغ بالبصل |
| Sonra onu soğanla beraber karamelize ettim. | Open Subtitles | وأقليها مع بعض البصل الحلو، حسناً؟ |
| soğanla birlikte pişiriyorlar. | Open Subtitles | يطهونه فوق البصل |
| - Evet. Şimdi soğanla karıştır. | Open Subtitles | -لا بأس بذلك ، ضعيها مع البصل |
| Belki de değil. Ben soğanla tütsülenmiş biftek alacağım. | Open Subtitles | من الممكن لا سآخذ ستيك بالبصل |