| Amy, sevgilim, otuz altı standarttır, sana standart boyutu verdiler. | Open Subtitles | ايمي، حبيبي، ستة وثلاثين هو القياسي أنهم يمنحوكي ارتفاع قياسي. |
| Henüz onu doğrudan göremedik ve o standart Model'in bir parçası değildir. | Open Subtitles | وحتى الآن لم نراها بشكل مباشر وأنها ليست جزءا من النموذج القياسي |
| Kitap yayıncımızı içeren bir vaka, doğası gereği standart olamaz. | Open Subtitles | إنّ حالة تتعلّق بناشر كتابنا، تعتبر بحكم التعريف، غير عادية. |
| Zaten standart bir transformatörün içinde iki bobin vardır. | TED | ولكن في داخل كل ناقل عادي هناك لفتين من الأسلاك |
| Ne kadar önemli olursa olsun, standart testleri çözmeye yatkındırlar ve başarıya ulaşırlar. | TED | و يستطيعون حل و يعملون جيدا في الاختبارات القياسية مع ان هذا مهم |
| Ama efendim, ben sadece standart prosedürü uyguluyordum. | Open Subtitles | لكن يا سيدي ، لم أتبع سوا الإجراءات المعتادة |
| Herhangi bir program direktifi yoktu, bir el kitabı mevcut değildi, özel eğitimde bu şekilde herhangi bir standart yoktu | TED | لم يكن هنالك أي تعليمات، أي مقرر للإتباع، لا معايير في تعليم الموهوبين بهذه الطريقة. |
| Bilirsiniz, kolesterol seviyemin standart ölçekteki insanlarla karşılaştırıldığında ne seviyede olduğunu öğrenmek isterim. | TED | كما تعلمون، أريد أن أعرف مستوى الكوليسترول لدي مقارنة بباقي الناس على نطاق قياسي. |
| Bu sadece standart bir seleksiyon. Yaşama kabiliyetine göre seçebiliriz, kimyasal madde veya petrol üretimi veya aşı üretimi vs. için seçim yapabiliriz. | TED | وانها مجرد اختيار قياسي. يمكننا الإختيار للوفرة، الإنتاج الكيميائي أو الوقود، إنتاج اللقاحات، وهلمجرا. |
| Bize bir çocuğun neler öğrendiğini standart bir testten daha iyi şekilde gösterme gücüne sahipler. | TED | إنها تملك قدرة إخبارنا عن ما يتعلمه طفل ما أكثر من أي اختبار قياسي موّحد. |
| Son birkaç yılda, ortalama bir kübik fit büyüdüler, bir buzdolabının standart büyüklüğü. | TED | في السنين القليلة الماضية , زادوا قدم مربع في المتوسط , و الحجم القياسي للثلاجة |
| Aslında standart bir makasım bile yoktu. | TED | في الواقع لم يكن حتى لدى زوج مقصّات عادية. |
| standart istifa açıklaması. İkinci paragrafa geç. | Open Subtitles | نعم نعم نعم كلام عادي لرسائل الاستقالات انتقل للمقطع التالي |
| O sıra elimizde bulunan bilgiye dayanarak standart protokolleri uyguladım. | Open Subtitles | كنت أتبع البروتوكولات القياسية بناءاً على معلومات كانت متاحة حينها |
| standart prosedür olarak iki kan testi yapılır. | Open Subtitles | الخضوع لاختبارين للدم هو من إجراءاتنا المعتادة |
| "standart" olarak ben "Bu adam doğruyu söylüyor mu?" ile devam edeceğim. | Open Subtitles | معاييرنا يجب أن تكون أعلى من أي معايير أخرى لأننا المعيار لأي أحد آخر |
| Bizim için böylesi ender ve istenmeyen, normalde karşılaşılmayan durumlar, daha çok standart olaylar olur. | TED | بالنسةِ لنا، الحالات الهامشيّة هذه الحالات النادرة الغير محتملة الحدوث، تحدث بشكل اعتيادي. |
| Tahmin ederim ki uzaktan kumandaya standart bakır kullanmaz. | Open Subtitles | حسنا ساخمن انه قد استخدم النحاس العادي للريموت |
| Bunu hep yaptığım, standart bir şeymiş gibi konuşuyorsun. | Open Subtitles | تتكلم كما لو أن ما فعلت هو شيء معتاد بالنسبة لي |
| İnsanların insafsızca şeyler yapması standart insanlık görüşümün tersinde bir şey değil | Open Subtitles | وهؤلاء الناس الذين يقومون بأشياء غير معقولة، لايتعارضون مع نظرتي العادية للبشرية |
| NID merkezindeki tüm konuşmaların kaydedilmesi standart prosedürdür. | Open Subtitles | إنه إجراء إعتيادي تسجيل جميع المحادثات في مقر الــنيد الرئسيي |
| Dergi ne kadar iyiyse standart o kadar yüksektir. | TED | كل ما كانت الصحيفة أفضل، كل ما كانت المعايير أعلى |
| Çıkarmayacak. Haydi ama, efendim. Biliyorsunuz bu standart uygulama. | Open Subtitles | انها لا تفعل , هيا سيدي تعلم هذا هو الاجراء المعتاد |
| Üç yıl içerisinde protez uzuvlarda altın standart haline gelecek. | Open Subtitles | ،ولكن في غضون ثلاث سنوات سيغطّي المعيار الذهبي أطرافه الصناعية |