| Bu toksinler aynı zamanda kandaki oksijeni yakmaya başlar ve akciğer ve böbrek gibi ana organlara giden oksijen azalır. | TED | وفي نفس الوقت فإن هذه السموم تسبب خسارة الأكسجين في الدم، ومن ثم انخفاض كميته التي تصل إلى الأعضاء الرئيسية |
| toksinler zemine gömülmüş olacak, ortaya çıkma ihtimali olmayacak, Al. | Open Subtitles | سوف تتسرب السموم إلى الأرض ولن يتم إحتوائها يا آل |
| Yani böbreklerin gerektiği gibi çalışmıyor ve vücudunda toksinler birikiyor olabilir demek oluyor. | Open Subtitles | قد يعني أن كليتيه لا تقومان بالتطهير اللازم مما يدع السموم تتراكم بجسده |
| Uyuşturucu, virüs, keş mekânlarındaki toksinler kim bilir daha başka nerelerde bulunmuştur. | Open Subtitles | مخدرات, فيروسات سموم من منزل المخدرات والله وحده يعرف اين كانت ايضا |
| Oksijen azalabilir, daha fazla patojen ve bazı mikroplar tarafından üretilen toksinler olabilir. | TED | قد يكون هناك أكسجين أقل، قد يكون هناك المزيد من مسببات الأمراض وقد يكون هناك سموم تُنتجها بعض هذه الميكروبات. |
| Zımbadaki bakteri kan dolaşımına karışmış salgıladığı toksinler adale kasılmalarına sebep olmuş. | Open Subtitles | بكتيريا ثياب الدبابيس دخلت عروق دمه مخرجة السموم التي تمكن إنقباض العضلات |
| Ama hiperamonikse, toksinler vücudu alt eder ve çocuğu komaya sokar. | Open Subtitles | ان كانت مشكلة فرط نشادر السموم ستتعب جسده و سيصاب بغيبوبة |
| toksinler kısmen tükenip, etkileri azaldıktan sonra yani hayatta kalmanın tek açıklaması bu. | Open Subtitles | مع تبدد السموم جزئيا كانت الآثار صامتة هذا هو السبب الوحيد لبقائك حياً |
| Plastic onları aç oldukları halde doygun hissettirir. Böylece açlıktan ölürler. Ayrıca plastikten gelen toksinler besin zincirine geçer. | TED | فيجعلهم البلاستيك يشعرون بالشبع وهم ليسوا كذلك فيموتون جوعًا وتمر السموم من البلاستيك فتصل إلى السلسلة الغذائية |
| Bu balinalar, okyanusa sızan ve muhtemelen üremelerini etkileyen toksinler ve ecza maddeleriyle başa çıkmak zorundalar. | TED | لديهم سياسة للتعامل مع أمور مثل السموم والأدوية بأن يرموها إلى المحيط ، والتي ترثر في تكاثر الحيتان |
| Ne tür toksinler barındırdığını bilmiyoruz. | Open Subtitles | نحن في غني عن المشاكل, فلا فكرة لدينا عن نوع السموم التي قد يحتويها هذا الشئ |
| Ve belli ki toksinler, kaynağından yeraltı nehriyle sızıyor. | Open Subtitles | من الواضح أن السموم تترشح من المصدر إلى الأنهار الباطنية |
| Şirketinizin kullandığı başka deneysel toksinler de var mı? | Open Subtitles | لا تستخدم شركة تسجيل أي السموم تجريبية أخرى؟ |
| MS, toksinler ve demiyelinizan yüzlerce nedenden bir kaçı. | Open Subtitles | تصلب الأنسجة، السموم أي من الأمراض المدمرة للغمد النخاعي |
| toksinler benzer klinik belirtiler gösterebilir. Özellikle de, karaciğer hasarına yol açanlar. | Open Subtitles | السموم تسبب أعراضاً مشابهة خاصةً إن كان سبب لها فشل بالكبد |
| Enfeksiyonun daha da kötüleşecek. toksinler kanına karışacak. | Open Subtitles | ستزداد العداوى سوءاً و السموم ستنتشر في دمك |
| Siz ikiniz, adamın evini toksinler için araştırın. | Open Subtitles | أنتما الاثنان، فتّشا منزله بحثاً عن السموم |
| Stüdyosunu toksinler ve mantar var mı diye aramalıyız. | Open Subtitles | علينا بحث الاستوديو عن السموم والعفن والفطور |
| Disiplinci olduğumu düşünüyorsun ama böyle bir şeyde ne tür toksinler olabileceği konusunda fikrin yok. | Open Subtitles | أعلم أنّك ستظنني متزمّتة قليلاً لكن لا فكرة لدينا عمّا قد يحتويه شيء كهذا مِن سموم |
| Kan dolaşımında rastgele döngüye neden olan toksinler var. | Open Subtitles | وهناك سموم في مجرى الدم والتي تسببت بعشوائية خروجكم. |
| Plastiklerden suya ve havaya toksinler sızar. | Open Subtitles | والمواد البلاستيكية تسرب سموم إلى الماء والسماء |
| Zararlı bakteriler, toksinler, aynı zamanda mutasyonlu hücreler, ya da her neyse. | Open Subtitles | ، بل البكتيريا الضارة والسموم وحتى الخلايا المتحورة ، وكل شئ |