| Çılgınca ve aptalca geliyor kulağa, ama aslında ucuz ve köhne bir şey yerine hiçbir ekipman edinmemeyi tercih eden hastaneler var. | TED | قد يبدو ذلك جنون، وغبي. لكن هناك فعلاً مستشفيات تفضل أن لا تملك أي معدات على أن تملك معدات تبدو رخيصة وتافهة. |
| Ama ağaçlardaki aletler gerçekten cep telefonu olsaydı o zaman gerçekten ucuz olurdu. | TED | ولكن إذا كانت الأجهزة في الأشجار هواتف محمولة، يمكن أن تكون رخيصة جدًا. |
| Onlar çok etkili ve ucuz olan sıradışı ürünler geliştiren elektronik cihaz şirketleri. | TED | وهم شركات أجهزة، ينتجون منتجات غير عادية وذات كفاءة عالية وسعر رخيص جداً. |
| Geceyi geçirmek için bile bile ucuz otellere gelen elvi çiftler olduğunu duymuştum. | Open Subtitles | لقد سمعت عن الكثير من الازواج الذين امضوا ليله هناك فى فندق رخيص |
| Senin ucuz numaranın benim çıkarıma olduğunu öğrenince ona ne olacak? | Open Subtitles | ماذا سيحدث لها إذا عرفت الخدعة الرخيصة التي لعبتيها عليها لمنفعتي؟ |
| Çok şaşırtıcı bir şekilde, bazı kokuları çok seviyor. ucuz kolonya gibi. | Open Subtitles | المدهش أيضاً هو انجذابه لروائح شتى، صدّقوا أو لا تصدّقوا، العطور الرخيصة. |
| Sizin için çok ucuz, çok güzel mallarım var. Size özel. | Open Subtitles | رخيصة جدا ، أشياء لطيفة جدا لك خصوصا لك ، سيدى |
| Arkadaşlarım dün gece kolunu ucuz bir sarışının omzuna attığını söylediler. | Open Subtitles | أصدقائي قالوا لي أنهم رأوه وهو يضع ذراعه حول شقراء رخيصة |
| Sence de ölümümüzün ucuz bir gösteriden fazlası olması gerekmiyor mu? | Open Subtitles | ألا تعتقدين أن موتنا يجب أن لا يكون مجرد تسلية رخيصة |
| Ben mesleğimi yapıyorum ve kendimi ucuz hissetmiyorum ...bugün hissettiğim şekilde. | Open Subtitles | لم أشعر يوما أني رخيصة لهذه الحد حتى عندما كنت أعمل |
| 10 yıldan sonra, beni kandırmak için ucuz bir kaltak mı gönderiyorsun? | Open Subtitles | بعد 10 سنوات ، سوف تُرسل عاهرة رخيصة إلي هناك لتخدعني ؟ |
| Herhangi bir Sovyet polisi bunu ucuz bir transistör sanır. | Open Subtitles | بالنسبة إلى أى شرطى سوفياتى سيبدو هذا كجهاز ترانزيستور رخيص |
| Eğer nereye bakacağını bilirsen... internette her şey çok ucuz. | Open Subtitles | كل شيئ رخيص على الكمبيوتر بشرط أن تعلم أين تبحث |
| Kasabada kalabileceğimiz ucuz bir yer var mı diye soracaktım? | Open Subtitles | كنت أتساءل إذا أحدكم يعرف مكان رخيص. للبقاء في البلدة؟ |
| Ama ne zaman ucuz yemek ve oyunlar olsa gitmeye çalışırız. | Open Subtitles | لكن لطالمـا نحاول الذهاب عندمـا يكون لديهـم طعـام رخيص و ألعـاب |
| Onun yerine ucuz bir zevk için boş yere bahis oynamaya gittin. | Open Subtitles | عوضاً عن هذا، كنت تقامر من أجل المتعة الرخيصة لإرضاء لا شيء |
| Bakın. Sakın ucuz çok amaçlı Çin malı çakılardan almayın. | Open Subtitles | لا تشتري الأدوات المُتعددة الإستخدام الرخيصة التي صُنعت في الصين |
| Sürü sadece en kalabalık gecede değil, aynı zamanda en ucuz gecede saldırıyor. | Open Subtitles | لا أعتقد هذا المجموعة تهجم في النوادي المزدحمة كذلك في النوادي الرخيصة الثمن |
| bugünün ekonomisi orada çizilmiş üniveriste için paraya ihtiyacın var ve ucuz değil | Open Subtitles | هذا هو الاقتصاد اليوم العيش صعب بدونها تحتاجين مال للجامعة وبالتأكيد ليس رخيصاً |
| Ama tuvaleti ucuz bir suşiciyle paylaşmak acaba müşterilerim gelir mi? | Open Subtitles | لكن مشاركة حمام مع محل السوشي الرخيص كهذا هل سيأتون زبائني؟ |
| Türkiye ucuz, ama Hırvatistan ilk buluştuğumuz yer, o yüzden iyi olacak. | Open Subtitles | تركيا رخيصه لكن كرواتيا حيث ألتقينا أول مره لذا هذا سيكون لطيفاً |
| Onları her yerde görmüşsünüzdür. özellikle radarların artık daha ucuz olduğu şu günlerde. | TED | لقد رأيتموها هنا في المحيط وخاصة ان الرادارات هذه الايام اصبحت ارخص سعراً |
| - ...karşılamadınız mı? - Bugünlerde fıçılar ucuz değil adamım. | Open Subtitles | مهلا , ليست رخيصا في هذه الايام يا كييج رجلي |
| Dünyadaki tüm bilim adamları güneş panellerini daha verimli ve ucuz yapmaya çalışıyorlar. | TED | العلماء في كل أنحاء العالم يركزون على جعل ألواح الطاقة الشمسية أرخص وأكفأ. |
| Ona elmas bir yüzük alamadığım için ucuz olduğumu söyledi. | Open Subtitles | لقد قالت اننى بخيل لأننى لم أشترى لها خاتم ماسى |
| Öyle yaptım çünkü cenaze evindeki adam daha ucuz olacağını söyledi. | Open Subtitles | قعلت ذلك لأن الرجل في مكتب الجنازة قال بانها زهيدة الثمن |
| Herkeste var ve oldukça ucuz. Ve onları özgürce, açık lisanslarla yaymak için gereken yazılımlar hiç bu kadar ucuz ve yaygın olmamıştı. | TED | إنه متاح في كل مكان ورخيص نوعًا ما. والأدوات لكي توزعه بحرية وبتراخيص مفتوحة لم تكن أيضًا أرخص من ذلك ولا أكثر توافرًا |
| - ucuz kurtulmuşsunuz. | Open Subtitles | سيدتي المسكينه نجت بأعجوبة لقد كان حادث شنيع |
| Satın alınmayan verimli kaynaklar daha büyük ve ucuz olmaya deva ediyor. | TED | لذا فمصدر الكفاية الغير مشترى مستمر في الرخص و النمو أكثر من أي وقت مضى |
| Tabii ki ucuz mikroişlemciler ve gerçekten önemli bir gelişme: genetik algoritmalar. | TED | وبالطبع، معالجات غير مكلفة أضف إلى ذلك تطور مهم جدا، الخوارزميات الجينية |