| Bardağını dolduracağım ama, bilgi, potansiyel ve fırsat ile dolduracağım. | Open Subtitles | سأملأ كأسكِ، ولكن سأملأهُ بالمعرفة، الإمكانيات والفرص السّانحة لحياةٍ أفضل. |
| Onlar için ama aynı zamanda onlarla birlikte umut ve fırsat bırakmak bizim vazifemiz. | TED | إنه واجبنا لترك تراث من الأمل والفرص لهم ولكن أيضاً معهم. |
| Oğlunuzu tutuklayabilmek için bir sürü nedenim var neden, araç ve fırsat hariç tabi. | Open Subtitles | لديّ الآن كلّ شيء أحتاجه لإدانة طفلك ما عدا الدافع، الوسائل والفرص |
| Elimizde gerekçe, imkan ve fırsat var. | Open Subtitles | لدينا دافع، لدينا وسيلة و فرصة. |
| Size bu adam için bir neden ve fırsat sundum. | Open Subtitles | أنا سلمتك رجلاً بوسائل، دفع، و فرصة... |
| Böylece ellerine bir teknisyenin sızması ve delillerin silinmesi için kafi zaman ve fırsat geçmiş oldu. | Open Subtitles | و كان عندهم الوقت الكافي و الفرصة لتدمير كل الأدلة |
| Elverişlilik ve fırsat. | Open Subtitles | التوافر و الفرصة |
| İnanılmaz güçlü devletin kudretli ve alçak güçleri bağımsızlık, bireysellik ve fırsat konseptlerine eğilimi kolektifleştiriyor. | TED | بسبب قوى ذات نفوذ وشريرة للحكومة العاتية جدًا، التي تسحق الميول المشتركة للحرية والفردية والفرصة. |
| ..iyi bir dost ve fırsat yakalamak imkansız! | Open Subtitles | ان الأصدقاء والفرص لا يأتون كثيراً... . |
| Landmark Kuruluşu, halkımızdaki pek çok kişi için umut ve fırsat kapısı oldu. | Open Subtitles | إن منظمة (لاندمارك) لكانت دوماً منارة للأمل... والفرص للعديد من الأشخاص في مجتمعنا هذا. ولكن بالنسبة لي، فإن الشرف الأسمى... |
| Elimizde suça teşvik, kanıt ve fırsat var. | Open Subtitles | لدينا الدافع، والأدلة والفرصة لنربح القضية. |
| Gelecek herkese umut ve fırsat sunuyor. | TED | يوفر المستقبل الأمل والفرصة للجميع. |