| Hiç uykusunda yürüyen birini gördün mü? | Open Subtitles | هل رأيت احدا من قبل وهو يسير اثناء نومه ؟ |
| Krallarla yürüyen adam ıssız çölde tek başına yürüdü. | Open Subtitles | إلى البرارى القاسيه الرجل الذى سار مع الملوك يسير الآن بمفرده |
| Diğerlerine göre o hala toplumun yürüyen, konuşan, üretken bir üyesi. | Open Subtitles | فهو لا يزال فردٌ منتج في المجتمع يستطيع المشي و الكلام |
| Kapımın önünde yürüyen insanlara katlanamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني تحمّل الناس الذين يسيرون أمام بابي. |
| İyi olduğum tek şey, yürüyen bir suç laboratuarı olmam. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي أبرع به أن أكون مختبر جرائم متحرك |
| Bütün insanların vücudu yürüyen birer kimya seti gibidir. | Open Subtitles | كل جسم بشري عبارة عن مجموعة كيميائية متحركة. |
| Ve işlerine giden yoldaki bu devasa yürüyen merdivenlerle yukarı çıkıyorlar. | TED | وهم يصعدون هذه الدرج المتحركة العملاقة نحو طريق عملهم. |
| - Dinle, dinle ayak seslerini dinle, yürüyen birisivar sana doğru geliyor. | Open Subtitles | إسمع، إسمع خطوات الرب قريبة هو يمشي في الشوارع هو يمشي بجانبك |
| Krallarla yürüyen adam ıssız çölde tek başına yürüdü. | Open Subtitles | إلى البرارى القاسيه الرجل الذى سار مع الملوك يسير الآن بمفرده |
| yürüyen bir et parçası tarafından tehdit edilemem! | Open Subtitles | أنا لا أخضع للتهديد مِن قبل رغيفَ لحمِ يسير على قدميه |
| Bu genç adam hayatında yürüyen ve konuşan makina görmedi. | Open Subtitles | حتى هذا الأسبوع، ذلك اليافع ربما لم يرَ آلة قطّ، ناهيك أن المرء يسير ويتحدث. |
| Koşu bandında yürüyen grup iki kez yaptı. | TED | أما الفريق الذي كان يمشي على جهاز المشي فقد حقق ضعف ذلك تقريبًا. |
| Yolu yok kraliçe senin gibi yürüyen talih kurabiyesi adamına bakmaz! | Open Subtitles | بأي حال من الأحوال الملكة وستعمل أن تبحث في أي الكعكة المشي ثروة. |
| Yol kenarında yürüyen insanları almam için kiraladılar. | Open Subtitles | عملي هو أن ألتقط الناس الذين يسيرون على الطريق |
| Üç film boyunca sadece lanet olası bir yanardağa doğru yürüyen insanlar. | Open Subtitles | ثلاث أفلام لأشخاص يسيرون فى اتجاه بركان لعين |
| Şu haline bak. 60'ların yürüyen bir müzesi gibisin. | Open Subtitles | بويل انظر الي نفسك تبدو كمتحف متحرك من الستينيات |
| Ona şehrin her tarafında yürüyen yollar olması gerektiğini söyledim. | Open Subtitles | أخبرتها بأن علينا أن نبني ممرات متحركة عبر المدينة |
| İnsanları taşımak için yürüyen merdiven kullandığımızdan tüm bu kirişler köşegen yük alıyorlar. | TED | لأننا نستخدم السلالم المتحركة لنقل الناس ، تقوم كل هذه الدعامات بإلتقاط أحمال قطريه |
| Adamın biri ıssız bir yerden geçerken, ...çantasıyla yürüyen birini görüp, arabasına alır. | Open Subtitles | و يرى هذا الرجل يمشي وهو يحمل حقيببته ، فيعرض عليه أن يوصله |
| Olamaz! Bir kızı Ay'da yürüyen ilk adam olduğuna ikna etmiş olamazsın! | Open Subtitles | لا ، مستحيل أن أقنعت فتاة أنك أول رجل مشى على القمر |
| Burada bir yürüyen ölü var. Yaşayan ölü yürüyor. | Open Subtitles | لدينا مُخيِّم ميّت سائر هنا، ثمّة مُخيِّم ميّت سائر هنا. |
| Ve şunu söylemek zorundayım ki, bu resimde en ilginç olan kısım, çoğu insanın dikkatini çeken şey yürüyen masa. | TED | و يجب القول ، الشيء الأكثرإثارةَ للإهتمام في هذه الصورة، و الذي غالباَ سيلفت انتباه الناس، هو المكتب المتحرك . |
| Gezinirdi sanki umursamaz veya dünyada tasası olmayan parkta yürüyen bir adam gibi. | Open Subtitles | كان يمشى مشية هادئه كرجل فى منتزه بلا هم أو قلق |
| Ama aslında yürüyen bir Amerika reklamı gibiyim... ve farkında bile değilim. | Open Subtitles | فقط مجرد إعلان أمريكي متنقل ولا أعلم ذلك |
| Ne yazık ki buna başka yerde rastlayamazsınız. Birçok yerde yürüyen merdivenin iki yanında da durarak geçişi kapatırsınız. | TED | ولسوء الحظ ليس في كل مكان هذه هي القاعدة وهناك عدة أماكن حيث يمكنك الوقوف في الجانبين وملء السِلم الكهربائي. |
| Gündüzleri insanlarla yürüyen... ama geceleri... büyük denize kaçan, uyumak için. | Open Subtitles | التي سارت بين البشر في النهار ولكن في الليل كانت تنسحب الى البحر العظيم، لتنام |
| Sürekli yürüyen ya da arabayla geçen biri olabilir. | Open Subtitles | ربما شخص يتمشى او يقود قرب المنزل بشكل متكرر؟ |