| yırtıcı geyik köpekleri antik nehirler boyunca keyif sürerken akrabaları okyanusa geri dönüp samur benzeri ilk balinalar oldular. | TED | انتشرت كلاب الغزلان المفترسة على طول الأنهار القديمة، بينما عاد أقاربهم إلى المحيط ليصبحوا أول حيتان تشبه ثعلب الماء. |
| Ne demek istediğimi biliyorsun. Sen o tür bir yırtıcı değilsin. | Open Subtitles | أنت تعلم ما أعنيه أنت لست ذلك النوع من الحيوانات المفترسة |
| Bir yırtıcı yalnızca av görür, Savannah da aynen o şekilde görünecektir. | Open Subtitles | المفترس لا يرى إلا الفريسه وهذا بالضبط ما ستكون سفانا بالنسبة لها |
| Hayatta kalanlar kuzeye yönelirler ve bir yırtıcı hayvan kafilesi onları takip eder. | Open Subtitles | ما نجي من أسماك السردين تهرب شمالاً بينما تستمر قطعان المفترسين في ملاحقتهم. |
| Eğer bir yırtıcı bir tür olsaydı, dün Fukuşima kıyılarına gitmiş bile olabilirdi. | TED | وإن كانت نوع من المفترسات الكبيرة لربما سبحت خلال شاطئ مدينة "فوكوشيما" البارحة |
| Görünüşe göre, kumsaldaki yumurtalar, yırtıcı hayvanlardan daha fazla korunur ve denizdeki soğuk sularda olacağından daha hızlı gelişirler. | Open Subtitles | يبدو أن وضع البيض على الشاطئ أكثر أمناً من الضواري ويتطور بأسرع من تطوره في المياه الباردة في البحر |
| Bazen bu leşler kıyılarda yok edilir ve böylece karada yaşayan pek çok yırtıcı türün beslenmesine olanak sağlar. | TED | أحياناً تصل تلك الجثث للشواطئ موفّرة الطعام لبعض الحيوانات المفترسة البرية. |
| Akıllı bir yırtıcı da yemez. | TED | و كذلك لايستطيع اي من الحيوانات المفترسة |
| Fakat yırtıcı kuşların yanında anakaralarda birkaç uçamayan kuş hayatta kalmıştır. | TED | لكن القليل من الطيور التي لا تطير تمكّنت من النجاة على اليابسة جنبًا إلى جنب مع الكثير من الحيوانات المفترسة. |
| Foklar okyanustaki en tehlikeli yırtıcı hayvanlardan biri olarak algılandıkları için çok az fotoğraflandırıldılar. | TED | نادراَ ما كان يتم تصويرها ، جزئياَ بسبب انها تعتبر أحد أخطر الحيوانات المفترسة في البحار. |
| Artık okulda öğrendiğimiz, basitleştirilmiş türden, yırtıcı hayvan ve av şemaları yok. | TED | فهل لدينا هذه الرسوم البيانية المبسطة عن الفريسة مقابل المفترس والتي قد تعلمناها في المدرسة. |
| Rüzgar cansız bir varlık; yırtıcı hayvan ise irade sahibi bir etken. | TED | حسنا، الرياح جماد الحيوان المفترس عامل ذو نية |
| yırtıcı ve avı. Doğa kanunu bir kez daha kendini gösterdi. | Open Subtitles | المفترس و الفريسة الدائرة الأنهائية للطبيعة تتكرر |
| Bu yırtıcı olmayan koşullar devam ettiği sürece, kuşlar gelişir, fakat çevrelerindeki değişikliklere karşı savunmasızdırlar. | TED | وباستمرار ظروف عدم وجود المفترسين هذه، تتكاثر الطيور، لكنهم يكونون ضعافًا أمام التغيرات في بيئتهم. |
| Demek istediğim, yırtıcı hayvanlar tokken avlanmazlar. | Open Subtitles | ما أعنيه هو أن المفترسين لا يصطادون إلا إن كانوا يتضورون جوعا. |
| yırtıcı hayvanların en iyileridirler ama en başarılı şekilde suda avlanırlar bu yüzden genelde avladıkları hayvanlar buzun üzerinde daha güvendedirler. | Open Subtitles | أنهم المفترسات الأعلى مرتبة لكنهم يصطادون بنجاح أكبر في الماء ..لذا , ولحد بعيد |
| yırtıcı hayvanların çoğunda bulunan boru şeklindeki gözler, bu karanlıkta bile yukarıdan gelen hafif ışıkla silueti belli olan avlarını fark edebilirler. | Open Subtitles | العيون الأنبوبية لكثير من المفترسات في هذه العتمة قادرة على تمييز الفريسة |
| Aynı anda bir sürü yavru ortaya çıkınca yırtıcı hayvanlar şaşırırlar. | Open Subtitles | مع هذا العدد الكبير الذي يظهر في نفس الوقت تُصدم الضواري بالعدد الهائل |
| Burası yırtıcı ekibi, canlarına okumaya hazırız. | Open Subtitles | معك فريق "رابتور" جاهزون لـ تلقين البعض درسًا |
| Afrika'daki en yırtıcı hayvanın ağzından et çalmayı denemek belki delilik gibi görünebilir, ama bu olağanüstü ve tehlikeli iş. | Open Subtitles | مُحاول سرقة الطعام من فكي أقوى مُفترس في أفريقيا رُبَّما تبدو لنا حالة مِن الجنون ولكنَّ هذا العمل الاسثنائي والخطِر |
| Bunun adı yırtıcı. Otur. | Open Subtitles | هذا (ريبر) ، اجلس |
| Parçalanan deniz buzu altında, şeffaf kanatlarıyla suda uçan yırtıcı bir deniz sümüklüböceği. | Open Subtitles | أسفل جليد البحر المتكسر، هناك بزاّقة بحرٍ ضارية تطير عبر الماء بمساعدة أجنحة شفافة |
| Bunu yırtıcı kuşu izleyerek öğrendim kanat açıklığı onu havada uzun süre tutuyor. | Open Subtitles | الجواب يكمن في العالم الطبيعي إكتشفت ذلك مع الطير الجارح إمتداد جناحيه هو ما يُبقيه في الجو لوقتٍ أطول |
| Orada daha az yırtıcı hayvan var, ama nehir daha hızlı akıyor ve beklenmedik girdaplara sahiptir. | Open Subtitles | المفترسون أقل لكن النهر سريع وبه منحدراتٌ غادرة |
| Cesetten geriye pek bir şey kalmamış. Büyük bir yırtıcı tarafından saldırıya uğradığını söyleyebilirim. | Open Subtitles | الجسد ممزق تماما ، فى رأى أنه هوجم من قبل متوحش كبير الحجم |
| yırtıcı, yiyip bitiren kuşlarla dolu bir gökyüzü mü dediniz? | Open Subtitles | هل قلت سماء ممتلئة بطيور متوحشة مفترسة ؟ حقاً قلت ؟ |
| Morslar sudayken yırtıcı, karada çaresiz olduklarından bir gözcü daima pusudadır. | Open Subtitles | دائماً ما يكون هناك "حارس" متيقّظ، فـ مع أن حيوانات الفظ شرسة في الماء، إلا أنها عاجزة على اليابسة. |
| Eğer bir hayvan sol tarafından gelen bir yırtıcı görürse, sağa kaçması en iyi kaçış olacaktır. | TED | إذا رأى حيوانٌ ما مفترساً قادماً من يساره، فمن الأفضل أن يهرب باتجاه اليمين. |