| Bak, evlat. Bütün bunları yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | نظر يافتي, ليس عليك فعل اي شئ علي الاطلاق |
| Bak, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أتعلم؟ ليس عليك فعل هذا لستُ ثملة أو شيء من هذا القبيل |
| yapmak zorunda değilsin. Benim öleceğimi sandın. | Open Subtitles | ليس عليك القيام بذلك انت ظننت باني سأموت |
| yapmak zorunda değilsin. Sen bana sadece biraz numune ver. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفعل أى شىء فقط أحضر لى عينة |
| Başın belaya girerse, bil ki bunu yalnız yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لو وقعتِ في مشكلة، فكما تعلمين ليس عليكِ فعل ذلك لوحدكِ |
| Dinle... Bunu hayatın pahasına yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | اسمع, لست مضطراً لفعل هذا بالمخاطرة بحياتك. |
| İstemiyorsan, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لم يكن لديك للقيام بذلك إذا كنت لا ترغب في ذلك. |
| Duygularını hissettirmek için bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليك فعل ذلك لإظهار مشاعرك |
| Bunu yapmak zorunda değilsin. Evin yerini biliyoruz. | Open Subtitles | ليس عليك فعل هذا ، إننا نعرف مكان القصر الذي يوجد فيه الأولاد |
| Tamam, haklsın, hadi gidelim, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | حسنا , حسنا .. لنذهب .. ليس عليك فعل هذا |
| Çok riskli olduğunu düşünüyorsan bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | إنظر ، لو أنك تشعر أن هذا خطر للغاية ليس عليك فعل هذا |
| İstemediğin sürece bir şey yapmak zorunda değilsin dostum. | Open Subtitles | ليس عليك فعل أي شيء أنت لا تريد أن تفعل يا رجل. |
| Bunu yapmak zorunda değilsin. Evin yerini biliyoruz. | Open Subtitles | ليس عليك فعل هذا ، إننا نعرف مكان القصر الذي يوجد فيه الأولاد |
| Bir şey yapmak zorunda değilsin. Misafirlerim çok eğlencelidir. | Open Subtitles | ليس عليك القيام بشيئ ضيوفي مسليّين للغاية. |
| Bu hesapları şu anda yapmak zorunda değilsin. - Bugün izin yap. | Open Subtitles | ، ليس عليك القيام بالحسابات الآن خذ اليوم إجازة |
| - Tabii. İçine sinmeyen hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | بالطبع، ليس عليك أن تفعل أي شيء لستَ مرتاحا حياله |
| Demek istediğim, artık bunu yapmak zorunda değilsin. Ben senin için buradayım. | Open Subtitles | لا، ما أقصدهُ، هو أنّه ليس عليكِ فعل هذا بعدالآن ، لأنّي هنا من أجلك. |
| Kendine zaman tanı. Bunu yalnız yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | أمهل نفسك بعض الوقت لست مضطراً لفعل هذا وحدك |
| Bunu daha fazla yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لم يكن لديك للقيام بذلك بعد الآن , هل تعلم؟ |
| Bunu yapmak zorunda değilsin, baba. Lütfen. | Open Subtitles | لا يجب عليك فعل ذلك ، أبى ارجوك |
| Bunu yapmak zorunda değilsin ama istiyorsan onunla oynayabilirsin. | Open Subtitles | لستِ مضطرة لفعل ذلك، لكن إذا أردتِ، يمكنكِ اللعب بهذا. |
| Carrie, istemiyorsan yapmak zorunda değilsin. İstiyorum. | Open Subtitles | لست مضطرة لفعل ذلك كاري ان لم تكوني ترغبين |
| Bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | لا يجب عليك ذلك .. لا يجب أن تفعل ذلك لأني .. |
| Bunu daha fazla yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليكِ القيام بهذا بعد الآن. |
| Hadi ama, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | هيا , انتظر , لستَ مضطراً لفعل ذلك |
| Bunu yapmak zorunda değilsin. Sana hayatımı borçluyum sonuçta. | Open Subtitles | لستِ مضطرّة لفعل ذلك، إنّي مدين لك بحياتي. |
| Gordon, bunu yapmak zorunda değilsin, tamam mı? | Open Subtitles | إستمع يا (قوردن) ، لا يتوجب عليك فعل ذلك ، حسناً ؟ |
| - Teşekkürler. - Ah, bunu yapmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | . شكراً لك . أوه ، لا يجب عليك أن تفعل هذا |