| - Bu canavarları böyle yaratıyorlar. | Open Subtitles | .لكنها مازالت طفله .هكذا يصنعون تلك الوحوش |
| Hesaplamalarım doğruysa, gezegeni tüketecek bir garabet yaratıyorlar. | Open Subtitles | لو كانت حساباتي صحيحة فهم يصنعون مجالاً غير محدود من الجاذبية سوف .. يستهلك الكوكب |
| Savunmasız tüketiciler yaratıyorlar. Bu onları öldürecek olsa bile. | Open Subtitles | يصنعون مستهلكين ضعفاء حتى لو تسببوا في قتلهم |
| Hizalı şekilde yüzerek foku buzun üstünden süpüren bir dalga yaratıyorlar. | Open Subtitles | ،سابحون في تشكيل تخلق الحيتان القاتلة موجةً لإسقاط الفقمة عن الطوف |
| Jugaad çözümleri sofistike veya mükemmel değil ama düşük maliyetle daha fazla değer yaratıyorlar. | TED | حلول "جوقاد" ليست متطورة أو كاملة، لكنها تخلق المزيد من القيمة بتكلفة أقل. |
| Uçak düşürüp deprem yaratıyorlar ama çocuk ordusundan korkuyorlar. | Open Subtitles | أنهم يوقعون الطائرات من السماء ويسببون زلزازل، لكنهم يخشون جيش من الأطفال؟ |
| Vatandaşların katılım sağlaması için oy vermek, dilekçe yazmak ve protesto etmek dışında yeni yollar yaratıyorlar. | TED | وهي تقوم بإنشاء مجموعة جديدة بشكل كامل من وسائل المشاركة للمواطنين إلى جانب التصويت أو توقيع عريضة |
| Kişisel güvenliği başlı başına bir hedef olarak görmeyen ve bu sayede, güvenlik korkuları duymak yerine çektikleri acıları dönüştürmeyi hedef olarak belirledikleri için, ben inanıyorum ki gerçek anlamda güvenlik sağlıyor, ve yepyeni bir güvenlik olgusu yaratıyorlar. | TED | أمنهم الشخصي ليس هدفهم النهائي، وبسبب ذلك، بدلاً عن القلق بشأن الأمن، لأن تبديل المعاناة هو هدفهم النهائي، أعتقد أنهم يصنعون أماناً حقيقياً وفكرة جديدة تماماً للأمن. |
| Planlarını gördüm. Bir silah yaratıyorlar. | Open Subtitles | لقد رأيت خططهم، إنهم يصنعون سلاحاً. |
| 47 gibi, belki ondan da kötü Ajan'lar yaratıyorlar. | Open Subtitles | إنهم يصنعون "عملاء" الآن. مثل 47 وربما أسوأ منه. |
| Aciliyet ve tehlike hissi yaratıyorlar ki içimizdeki ham, hayvansı ve ilkel yönü çıkarabilsinler. | Open Subtitles | يصنعون حالةً طارئة، حسٌ بالخَطَر حتى يتمكنوا من سحبنا... إلى شيء ما صريح، |
| Ve onlar fark yaratıyorlar. | Open Subtitles | و "ديماجيو", هم من يصنعون الفارق |
| Bu şekilde hayaletleri yaratıyorlar. | Open Subtitles | إنّها حيث يصنعون الأشباح |
| Sonsuz dünyalar yaratıyorlar. | Open Subtitles | يصنعون اراضي لا نهائية |
| Vulcan'ın merkezinde bir kara delik mi yaratıyorlar? Evet. | Open Subtitles | -هل يصنعون ثقباً أسود في قلب (فولكان)؟ |
| Şimdilerde, teknoloji değil, elbette ki insanlar refah yaratıyorlar. | TED | الأن، بالتأكيد التقنية لا تخلق الرفاهية -- ولكن البشر يفعلون |
| "Joe, burada düşmanca bir çalışma ortamı yaratıyorlar. | Open Subtitles | إن جو تخلق بيئة عمل عدائية |
| Bir bütünlük yaratıyorlar mı? | Open Subtitles | هل لأنها تخلق الاكتمال؟ |
| Uçak düşürüp deprem yaratıyorlar ama çocuk ordusundan korkuyorlar. | Open Subtitles | أنهم يوقعون الطائرات من السماء ويسببون زلزازل، لكنهم يخشون جيش من الأطفال؟ |
| Daha iyi çalışabilecek şeyleri gören ve onları tamir etmeye karar veren vatandaşlar ve bu iş üzerinden 21. yüzyıl katılım ekosistemini yaratıyorlar. | TED | المواطنون الذين شاهدوا الأشياء التي يمكن أن تعمل على نحو أفضل وقرروا إصلاحها، ومن خلال هذا العمل، تقوم بإنشاء نظام إيكولوجي للمشاركة. في القرن الواحد والعشرين |