| ve o gece TV de güzel birşey yokmuş, sonrasında Yengeç Kulubesine gitmeye... | Open Subtitles | ولم يكن هناك شيء جيد بالتلفاز تلك الليلة لذا قررتما الذهاب لكوخ السرطان |
| Yani, Yengeç dokunur dokunmaz, kabuklarının içine çekiliyorlar, aynı tırnaklarınız gibi. | TED | لذلك ، بمجرد لمس السرطان لها ينسحبون إلى أسفل داخل قواقعهم ، تماما مثل الأظافر. |
| Evet maymun gibi giyinip Yengeç servisi yapmaya bayılıyorum salak. | Open Subtitles | أجل يا معتوه، يعجبني تقديم كعك السلطعون مرتدياً بدلة قرد |
| Eğer tacınızı geri getirirsem Bay Yengeç'in hayatını bağışlar mısınız? | Open Subtitles | هل تعفو عن حياة السّيد كرابس اذا استطعت استعادة تاجك الملكى ؟ |
| Yengeç tutanlarla ilgili sorun dışında petrol operasyonu temiz görünüyor. | Open Subtitles | عمليات النفط تبدو نظيفة ،عدا مشكلة مع صيادي سرطان البحر |
| 53 yaşında, erkek. Shaw's Yengeç Evi'nde küfelik olmuş. | Open Subtitles | الذكور البالغ من العمر 53 عاما، في حالة سكر من القرع له في شو كراب البيت. |
| Kasaba, manava gideceğiz ve 50 kutu Yengeç konservesi alacağız. | Open Subtitles | سنذهب إلى الجزار، والبقال لشراء 50 علبة من سلطعون البحر |
| Ekstra ketçaplı ve ekstra hardallı iki Yengeç Burger, mayonez kalsın. | Open Subtitles | أريد شطيرتي (كرابي باتي) بالمزيد من الصلصة وخردل إضافي، وقلل المايونيز |
| Ve buralardan biraz Yengeç eti de aldım, Emoryville'deki Safeway'den de biraz chitlins(domuz bağırsağı) aldım. | TED | واشتريت بعض السرطانات أيضا من هناك ، وبعضاً من الشيتلين من سيفواي في إيموريفل |
| Bunlardan en bilineni ise Yengeç Nebulası'nın oluşmasına yol açan süpernova patlamasıdır. | TED | أشهرها جميعًا هو انفجارالمستعر الأعظم الذي أفضى إلى سديم السرطان. |
| Çok uzun bir zamandır, astrologlar Pleiad'lara ve Yengeç Nebula'sına, | Open Subtitles | الثريا وسديم السرطان ، كلاهما موجودان فى أبراج المنجمين قديما بإسم : |
| Yengeç tutmaya gidiyorum. Sen de ister misin? | Open Subtitles | سأبحر لإصطياد بعض من السرطان هل تريدين قليلا؟ |
| Taşları ters yüz etmek bir böcekle boğuşan bu Yengeç örümceğini ortaya çıkartıyor. | TED | وبتحريك الصخور من مكانها نجد عنكبوت السلطعون تتصارع مع الخنفساء. |
| Bu gördüğünüz bir iğne başından daha büyük olamaz, fakat buna rağmen bu Yengeç larvası bir ok solucanının en korkunç kabusudur. | TED | ربما هذا الحيوان لا يعدو طوله رأس القلم ولكن يرقة السلطعون هذا هو أسوء كابوس لدودة السهم |
| Yengeç benzeri balıklar deniz yüzeyi boyunca gezinirdi. | TED | يختبئ السلطعون مثل الأسماك في قاع البحر. |
| Yani, tacı alıp şehri ve Bay Yengeç'i kurtaramayacak mıyız demek istiyorsun? | Open Subtitles | اتَعْني بأنّنا لَسنا ذاهِبين لكى نجد التاج وننقذ المدينة والسيّد (كرابس) ؟ |
| Anlat bakalım Yengeç. | Open Subtitles | هات ما عندك ، كرابس |
| Raymond, sizin şu spor olayı için Yengeç ve enginar yaptım. | Open Subtitles | رايموند ، لقد حضرت لك سرطان البحر والخرشوف من أجل المباراة |
| Şimdi, Yengeç nefis bir yemek. | TED | لكن سرطان البحر يعتبر من الأطعمة الشهية. |
| İster misin? Hayır, sağ ol, Yengeç Adam. Beni kaşındırıyorlar. | Open Subtitles | لا شكراً كراب مان، انهم يصيبونني بالحكة. |
| Ya bu yer onu mutanta dönüştürdüyse ve böyle Yengeç elleri falan varsa? | Open Subtitles | ،ماذا لو حوله هذا المكان إلى مسخ و أصبح لديه أيد سلطعون حبيس؟ |
| "Yengeç Restoran adında bir yer vardı. | Open Subtitles | "حيث كان الناس يأتون لتناول شيئ" "يدعى (كرابي باتي)" |
| Yengeç onların koluna dokunduğu anda, ışıklar sönüyordu. | TED | وبمجرد أن لمست السرطانات الذراع, كان كأنه تم إطفاء الأنوار. |
| Şefleri Alfred DuPont, her gün Florida'dan... taze Yengeç kıskacı getirtiyor. | Open Subtitles | يحضر طاهيه ألفريد دوبون ..مخالب السراطين الصخرية الطازجة من فلوريدا يوميا |
| İşte başlıyoruz. Soslu Yengeç ve bir galon misket şarabı yirmi dolar. | Open Subtitles | ها هو ذا، سرطان بحري وكوارت ونبيذ بـ20 دولار |
| Yengeç yakalayacaklar mı? Yengeç yakalamayacaklar mı? Russell'in ilişkilerine benziyor. | Open Subtitles | هل لن يمسكوا سرطانات البحر ؟ تبدو مثل حياة راسل فى المواعدة |
| Ben buyum. Kabuk değiştiren bir Yengeç gibiyim. | Open Subtitles | وهذا هو حالي تماماً كأنني سرطان بحر يغير غلافه |
| # Şirin, sulu bir Yengeç # Quel dommage Ne kayıp | Open Subtitles | كيف بحق السماء نسيت مثل هذه الكابوريا الصغيرة الجميلة الغضَّة؟ |
| Ama siz buna dönüştünüz işte. Burada oturmuş Yengeç yiyorsun. | Open Subtitles | و لكن هذا ما غدوتم عليه تجلسون هنا و تأكلون الكركند |
| Yumuşak kabuklu Yengeç mevsimi de geçti. | Open Subtitles | موسم صيد سلعطون القشرة الرخوة كاد ينتهي. |