| İlaçlarını bir gün bile kaçırırsa sonuçları çok ciddi olabilir. | Open Subtitles | إذا لم يتناول أدويته ليوم واحد فسيشكل هذا خطراً عليه | 
| İlaçlarını düzenli almasını da bırakılma şartları arasına almak zorunda kaldık. | Open Subtitles | كان علينا وضع أدويته لاجل إطلاق سراحه كيف حالُك، ايها الجميل؟ | 
| İki ay önce, T-Hücreleri 30'a düştüğünde ilacını değiştirmiş. | Open Subtitles | منذ شهرين كانت الخلايا البيضاء ثلاثين ثم غير أدويته ارتد جهازه المناعي | 
| İlacını her gün almıyor mu? | Open Subtitles | أنه يأخذ أدويته كل يوم بانتظام ، أليس كذلك ؟ | 
| Kontrol altında tutulacak, ve ilaçları arttırılınca serumu kesmeyi deneyeceğiz. | Open Subtitles | , ستتم مراقبته و سنحاول افطامه عندما تتم مضاعفة أدويته | 
| Ahmaklık edip, ilaçlarını kuzeniyle paylaşmaya çalıştı üstelik ortada birine yetecek ilaç vardı. | Open Subtitles | بغباء، حاول مشاركة أدويته مع قريبه و كان لديه ما يكفي لشخص | 
| İlaçlar kendini iyi hissetmesini sağlıyor. Kendi bağışıklık sistemi onu hasta ediyor. | Open Subtitles | جعلته أدويته بخير حال لذا فجعل نفسه مريضاً؟ | 
| Aslında, onun ilaçlarının nasıl bir etki yaptığını bilmiyorsun. | Open Subtitles | لكي يواعد أىّ أحد. حسناً، أنت لا تعرف الحالة التي كان عليها عندما كان يأخذ أدويته. | 
| Bakın, bakın, bakın. İlaçlarını aldığı sürece iyiymiş. | Open Subtitles | أنظر , أنظر , أنظر.أنه بخير طالما يحصل على أدويته | 
| İlaçlarını iki misline çıkartmalıyız. Aklıma gelen yegane şey bu. | Open Subtitles | سنضطر فقط إلى مضاعفة جرع أدويته هذا كل ما يمكنني التفكير به | 
| Öyleyse, kız arkadaşıyla ayrıldı, çalışmasında geriye düştü, ilaçlarını almayı bıraktı. | Open Subtitles | لم يأخذ عبوة واحدة حسنا إذاً، لقد هرب مع حبيبته وقد تخلف عن عمله، وتوقف عن أخذ أدويته | 
| Bunu yaptığını bilmiyordum, ilaçlarını yanında taşıdığını. | Open Subtitles | لم أعلم بأنك فعلت هذا بأنك كنت تحملين أدويته معك دائماً | 
| Düzgün bir şekilde ilacını alırken bile çok korkutucu biri. | Open Subtitles | الرجل مُخيف بما يكفي عندما يكون يتناول أدويته بإنتظام | 
| İlacını almadığı 12 saat oldu. | Open Subtitles | وقد مضت 12 ساعة بدون أن يأخذ أدويته | 
| - Zavallı çocuğun ilacını alması lazım. - Evet. | Open Subtitles | -هذا الفتي المسكين يحتاج إلى أدويته | 
| İlacını aldığı sürece, o iyi. | Open Subtitles | انه بخير ... .مادام يحصل على أدويته | 
| O ilaçları aldığı sürece de, ki önünde sonunda alıyor, bana daha az güveniyor. | Open Subtitles | وعندما يتوقف عن تناول أدويته والتي دائما مايفعلها . تقل ثقته فيني | 
| Onu normale döndürecek ilaçları getiriyor ve o zamana kadar, ona kahve falan getiremezsin. | Open Subtitles | لتحضر له أدويته يعود طبيعيا وبعدها ، يمكنكِ احضار اي قهوة له | 
| Onun önümüzdeki haftalık ilaçları burada. | Open Subtitles | هذه أدويته تكفيه طيلة الأسبوع القادم | 
| İlaç dozunu değiştirdim. | Open Subtitles | أودّ مراقبته لفترة، لقد قمت بتعديل أدويته | 
| İlaçlar kendini iyi hissetmesini sağlıyor. Kendi bağışıklık sistemi onu hasta ediyor. | Open Subtitles | جعلته أدويته بخير حال لذا فجعل نفسه مريضاً؟ | 
| İlaçlarının yarım saat önce verilmiş olması gerekiyordu. | Open Subtitles | أدويته كان يجب أن يأخذها منذ نصف ساعة | 
| İlaçlardan birine alerjik reaksiyon gösteriyor olabilir. | Open Subtitles | قد تكون ردة فعل استهدافيّة لأحد أدويته وهل يتطور هذا فجأة بعد 8 ساعات من بدء العلاج؟ | 
| Babasının ilaçlarına ve içkisine para bulmak için, kendini satıyor. | Open Subtitles | يجب عليها أن تفعل ذلك لتدفع ثمن شراب والدها السكير و أدويته. |