| Deniz seviyesine göre 2 metreden daha yüksek kara parçaları yok. | TED | و أقصى أرتفاع فى أراضيهم لا تتعدى ستة أقدام فوق مستوى سطح البحر |
| Eyalet Sağlık Kurulu'na yüksek enfeksiyon oranının bir istisna olduğunu kanıtlayan bir rapor sunduk. | Open Subtitles | لقد قدمنا إحصائياتنا الى لجنة الدولة الطبية و أثبتنا أن أرتفاع معدلات العدوى كان عبارة عن شذوذ |
| Açıkçası arkadaşlar, insanlar bir Boeing 747'nin çıkabildiği irtifada yürüyüş yapabilecek nitelikte değildir. | Open Subtitles | بكل بساطة يا رفاق، البشر ببساطة لم يخلقوا للعمل على أرتفاع 747 قدماً. |
| Son polis istatistiklerine göre Quahog'da suç oranında gözle görülür bir artış mevcut. | Open Subtitles | آخر أحصائيات الشرطة قد كشفت أرتفاع كبير في الجريمة في كافة أنحاء كوهاغ |
| 90 metre yüksekte kızaktan düşmüş. O an öldüğünü sanmışlar. | Open Subtitles | وقد سقط من أرتفاع 91مترا وبدى أنه قد مات في الحال |
| Şu anda deniz seviyesinden 3000 metre yüksekteyiz. | Open Subtitles | إننا الأن على أرتفاع 3 آلاف متر فوق مستوى سطح البحر. |
| Daha önce hiç bu kadar yükseğe çıkmamıştım. | Open Subtitles | -لم أكن على أرتفاع كهذا من قبل |
| Yerden metrelerce mi yoksa sadece birkaç santim mi yukarıda olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. | Open Subtitles | و لا يعرف حقيقتا أني كنت على أرتفاع أمتار أو سنتيمترات من الأرض |
| İnsan vücudu 747'in seyir irtifasına dayanacak kadar evrimleşmemiş. | Open Subtitles | البشر ببساطة لم يخلقوا للعمل على أرتفاع 747 قدماً. |
| Hayır, başka bir yol olmalı. Aktif yakıt 30,48 santimetre yüksek. | Open Subtitles | لا ، يجب ان يوجد طريق آخر الماء على أرتفاع 12 بوصة عن الوقود النشط |
| Çoklu kişilik rahatsızlığı olan bir hastanın kişiliklerinden sadece birinin yüksek kolesterolü olabilir. | Open Subtitles | هوية واحد في فرد يعاني من أضطراب الشخصية الإنفصامية يمكنك أن يعاني من أرتفاع الكوليسترول في الدم، هوية واحدة. |
| Seni çeneni yormaktan beni de yüksek tansiyondan kurtarayım. | Open Subtitles | دعني أوفر لك عناء التنفس أكثر ولي أرتفاع ضغط دمي. |
| İkiniz de daha büyük olduğunuzda, ev kadar yüksek olacaklar. | Open Subtitles | عندما يكبر كلاً منكما ستكونا بنفس أرتفاع المنزل |
| İlk geminin davranışı yüksek değerli savunma konumunda. | Open Subtitles | سلوك السفينة الأولى يتسّق مع أرتفاع قيمة حالة دفاع الوحدة. حسنًا، هذا يؤكده |
| Muhtemelen uğraşacakları ölü sayısı da yüksek olacaktır. | Open Subtitles | و ربما يوجد أرتفاع في عدد القتلى ليواجهوها |
| Kritik bir durumdu düşük irtifada iki motorda da itiş kaybı yaşıyorduk. | Open Subtitles | لقد كان موقفًا حاسمًا، فقدان الزخم في كِلا المحركين على أرتفاع منخفض |
| Şu an 33,000 feetlik bir irtifada, saatte yaklaşık 400 millik bir hızla seyir ediyoruz. | Open Subtitles | نحن الآن نطير على أرتفاع 33 ألف قدم وبسرعة 643 كم بالساعة |
| Her neyse, bulabildiğim tek gariplik kulüp üyelerinin, kulübe üye olduktan hemen sonra banka hesaplarında büyük bir artış yaşadıkları. | Open Subtitles | على أى حال ، الشىء الغريب الذى أكتشفته الكثير من أعضاء النادى كان لديهم أرتفاع فى حسابتهم البنكية |
| DÜNYA GEZEGENİNDEN 600 KM yüksekte SICAKLIK +258 İLE -148 FAHRENHEIT ARASINDA | Open Subtitles | على أرتفاع 600 كلم فوق سطح الأرض" "تتفاوت الحرارة بين +258 و |
| Biraz yükseğe. | Open Subtitles | أرتفاع قليل! |
| 12 bin km yukarıda fırtınayla soğuk nemli havayı karıştırınca ne elde edersin biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين ماذا يحل بكِ إذا خلطتِ العاصفة الرعدية مع هواء بارد ورطب عند أرتفاع 40 ألف قدم؟ |
| Bırakacağınız nokta Kinşasa'nın irtifasına ayarlı, değil mi? | Open Subtitles | أسلحتكم معدلة لتناسب كثافة أرتفاع مدينة (كينشاسا)، صحيح؟ |
| Şu anda deniz seviyesinden 3000 metre yüksekteyiz. | Open Subtitles | إننا الأن على أرتفاع 3 آلاف متر فوق مستوى سطح البحر. |