| Bob kalp sayısına inanıyor ve kalp sayısını kolayca azaltmak çok daha zordur. | TED | يؤمن بوب بالقلب العامل. والأمر أصعب من أن يتم ببساطة تسريح قلب عامل. |
| Bir şeyi başarmak çoğu zaman onu gerçekleştirmekten daha zordur. | TED | النجاح في شيء ما هو غالباً أصعب من الوصول إليه. |
| Tepeye çıkmak çok zormuş. Bu da ne demek acaba? | Open Subtitles | السعود الى أعلى هذا التل يصبح أصعب, ماذا يعني هذا؟ |
| O uçağı çağırmak hayatımda verdiğim en zor kararlardan biriydi. | TED | طلب تلك الطائرة كان واحدا من أصعب القرارات في حياتي. |
| Bağımsız bir sanatçı olarak albüm yayınlamak bugün olduğundan çok daha zordu, hem bilinirlik açısından, hem de pazarlama açısından. | TED | إن إصدار باقة كفنان مستقل، كان أصعب بكثير مما هو عليه هذه الأيام، سواء من حيث سماعها أو مجرد توزيعها. |
| Bu düşündüğümden daha sert olacak. Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | سيكون ذلك أصعب من ما تخيلت لا أعلم كيف سأقوله |
| Bunlar o kadına sorduklarından daha zor ve onunki 10 puandı. | Open Subtitles | إنّه سؤالٌ أصعب من سؤال السيدة وسؤالها كان بـ 10 نقاط |
| Evet, bu gibi davalarda aradaki bağı ispatlamak çok zordur. | Open Subtitles | نعم ، السبب هو أصعب شيء لإثباته في هذه القضايا |
| Demek istediğim şu ki bir mağaza dolusu müşteriyi mutlu etmek göründüğünden zordur. | Open Subtitles | كل ما أقوله هو أن إبقاء متجراً مليء بالزبائن السعداء أصعب مما يبدو. |
| Bütün dünyanın, kayıp olduğunu... bildiği bir tabloyu satmak zordur. | Open Subtitles | وانها أصعب بكثير بيع اللوحة العلم كله يعلم انها مفقودة |
| Ki belirtmeliyim, bize öğretmenlik yaparken gösterdiğinden çok daha zormuş. | Open Subtitles | والذي بالمناسبة , أصعب بكثير مما تخليتهُ .عندما كنتَ تدرسنا |
| Muhabirlik, düşündüğümden daha zormuş, ki zaten çok zor olacağını düşünüyordum. | Open Subtitles | إن العمل كمراسلة أصعب مما تصورته وتصورت أنه سيكون صعب جدًا |
| Kat danışmanı olmak dışarıdan göründüğünden daha zormuş. | Open Subtitles | أن تكون مستشاراً مقيماً أصعب بكثير مما يبدو عليه, |
| Anlamaya çalıştığımız en zor modeller arasında akışkanlar dinamiğindeki türbülanslı akış kavramı gelir. | TED | من أصعب الأنماط التي حاولنا فهمها هو مفهوم الجريان المضطرب في ديناميكا الموائع. |
| Fakat günün sonunda, değiştirmeyi en zor bulduğum şey kendi davranışlarımız. | TED | لكن في النهاية، وجدت أن أصعب شيء للتغيير هو سلوكنا الخاص. |
| Allah'ın Peygamberi (S.A.V) ve onun yoldaşları için bunu yapmak çok daha zordu. | Open Subtitles | وأقيم صلواتى الخمس يوميا كانت الأمور أصعب مع الرسول صلى الله عليه وسلم |
| Sen ormanın en sert, en zorlu, en kötü ağacını alt ettin... | Open Subtitles | لقد واجهت ما هو أصعب من ذلك الشجرة القاحلة فى الغابة و أنت ربحت |
| Benim için biraz daha zor olacak ama idare ederim. | Open Subtitles | سيكون ذلك أصعب إلى حدّ ما بالنسبة لي لكنّي سأتدبر |
| Dünyadaki en kötü şeylerden biri çocuğunun cesur olmaya çalışmasını izlemektir. | Open Subtitles | أصعب شيء في العالم رؤية طفلك يحاول أن يتشجع |
| Bilirsin, artık yapamıyorum, işler daha da zorlaştı. | Open Subtitles | أتعرفين، لأنّ ليْس لدي هذا الآن، الأمور أصبحت أصعب |
| Bundan sonra her şey daha zorlaşacak ama ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. | Open Subtitles | الأمور سوف تكون أصعب من الآن وصاعداً ولكنني لا أعرف ماذا أو كيف أفعل الأشياء |
| Evde üç aç adam varken geçinmek her geçen gün daha zorlaşıyor. | Open Subtitles | الأمر يصبح أصعب و أصعب بوجود ثلاثة رجال جوعى في المنزل |
| ABD ayrıca gözaltında tutmayı, mültecileri caydırma ve davalarını kazanmayı zorlaştırma aracı olarak kullanıyor. | TED | وتستخدم الولايات المتحدة أيضاً الحجز لمحاولة إبعاد اللاجئين وجعل فرصة كسب دعواتهم أصعب. |
| Onun kazanmış gibi göründüğü her olayda, koltuk daha da zorlaştırıyor. | Open Subtitles | كل مرة يبدوا وكأنه سيفوز الكرسي يجعلها أصعب |
| Oy vermeyi zorlaştırmak için ülkenin dört bir yanında çaba gösterenleri hemen geri püskürtmek zorundayız. | TED | حسناَ يجب علينا أن ندفع هذه الجهود على قدم وساق عبر البلاد الآن لنجعل التصويت أصعب. |
| Ancak bir çam ağacı türü, daha da çetin koşullarda yaşamayı becerir. | Open Subtitles | ولكن شجرة صنوبر أخرى بإمكانها أن تصمد في ظروف أصعب من ذلك |