Tuhaf kadınlara karşı zayıf noktam olduğu için çok şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة , لأننى أملك إنطباعاً جيداً نحو المرأة الغريبة |
Ne kadar şanslısın ki yaptığın şeyden sonra, seni duvarın içinde bırakmadım. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أنني لم أترككِ تعلقين خلال الحائط بعد كل ما فعلتيه |
Hayır. şanslısın ve umarım CNRI bunu sana ispat eder. | Open Subtitles | كلّا، أنتِ محظوظة وآمل أن تبين لكِ الأبحاث الوطنية ذلك |
Evde sıkıldığın için çok şanslısın. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لكونك تحظين بفرصة الشعور بالملل أثناء وجودكِ في البيت |
Polyanna misali iyimserliğinizin tüm operasyona mal olmadığı için şanslısınız. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أن مسرحيّتكِ في الشارع لم تكشف العملية كلّها |
Sen çok şanslısın... çünkü böyle şeylere önem vermeyen bir adamla evlisin. | Open Subtitles | أتعرفين؟ أنتِ محظوظة... لأنكِ متزوجة من رجل لا يهتم بمثل هذه الأشياء |
şanslısın, en azından hayallerinin neler olduğunu biliyorsun. | Open Subtitles | إذن أنتِ محظوظة فعلى الأقل تعرفين ماذا حدث لحلمك |
Hayır, sen bunu istiyorsun. Sana tattırdığım için şanslısın. | Open Subtitles | كلا, أنت تريدين هذا أنتِ محظوظة أنني تركتك تتذوقينه |
şanslısın ki çocuk bize kusmuğuyla beraber kanını da vermiş. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أنه أعطانا بعض الدماء من عشائه تأكدى أن تحصلىعلى طلب موقع مدفوع فحسب |
Şey, şanslısın, çünkü senin için bir ipucum var. | Open Subtitles | حسناً .. أنتِ محظوظة .. لأن لديّ طرف خيط لكِ |
Öyleyse şanslısın. Bense inanmaya lâyık birini asla bulamadım. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة إذن ، فأنا لم أجد شخصاً يستحق إيماني به أبداً |
Bu önemli. Aile önemlidir. Çok şanslısın. | Open Subtitles | هذا مهم ، تواجد العائلة شيء مهم ، أنتِ محظوظة |
Burada olduğun için şanslısın. | Open Subtitles | تجعلكِ تدركين كم أنتِ محظوظة بوجودكِ هنا |
Sadece bazı tasarımcılar girebiliyor. şanslısın. | Open Subtitles | فقط عدد معين من المصممين سيشاركون، أنتِ محظوظة |
Her şeyden önce, seni önemseyen bir annen olduğu için şanslısın. | Open Subtitles | أولاً, أنتِ محظوظة لأنكِ تمتلكين والدةً تهتم لأمركِ. |
Hayatta olduğun için şanslısın, o yüzden enerjini sakla ve dinlen. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لكونكِ حية لذلك حافظي على طاقتك واستريحي |
şanslısın, iyi bir epidemiolojist daima hazırlıklı seyahat eder. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة ، لديكِ عالم اوبئة جيد ومستعد دائما للسفر |
Çocuğun olmadığı için şanslısın. | Open Subtitles | بطريقة ما، أنتِ محظوظة لأن ليس لديك أطفال. |
Hayatta olduğunuz için çok şanslısınız. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة للغاية لبقائك على قيد الحياة |
- şanslısın, hayır demek için çok yorgunum. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة أنني لستُ متعُبة جداً لأرفض |
Geldiğime şükret sen. | Open Subtitles | أنتِ محظوظة لكوني سأحضرها |